Yazı kategorisi: Okul Öncesi - 5+, Okul Dönemi - 7+

Yaşamın Kapısını Aralamak: Yemeğini Arayan Tırtıl, Özgürlüğünü Arayan Kelebek, Kelebeğini Arayan Ayşe ve Bulutunu Arayan Su Damlası

Yemeğini Arayan Tırtıl, Özgürlüğünü Arayan Kelebek, Kelebeğini Arayan Ayşe ve Bulutunu Arayan Su Damlası. Dört kitaptan oluşan bu büyüme ve özgürleşme serisini resimli kitap severler yakından tanıyor, biliyorum. Benim de seriyle mesaim hayli eski, minik tırtılın kapılar, pencereler, yollar ardındaki maceralarına ara ara dönsem de hakkında yazma fırsatını yeni buldum.

Bir tırtılın, büyümeye ve öğrenmeye dair merakı her an çoğalan bir tırtılın, öyküsü bu. Eh, bir de Ayşe’nin elbette. Dostluğun da diyebiliriz pekâlâ, büyümenin de… Büyüdükçe özgürleşmenin, özgürleştikçe daha fazlasını hayal etmenin. Hayal etmeye yüreklenmenin, adımladıkça daha çok cesaretlenmenin. Büyümenin diyelim, evet, en doğrusu bu gibi.

Küçümenliği kabul etmeyen ve kozasından çıkmada aceleci tırtıl, günlerden bir gün uzatıverdi kafasını dünyaya doğru. İlk adımını atarken ilk sorusu düştü aklına: Bunca ayağı varken sürünmek neden? Adımı adım değildi belki ama sorusu soruydu işte. Yola koyulmak demek, soru sormak demektir, bilip görmek yeniyi öğrenmeye yüreklendirir. İlk adımın armağanı buydu tırtıla. Bir kapı çıktı karşısına, bir okul kapısı. Çocuklar gördü, onları saydı, şaşırdı tırtıl. Öğretmenler gördü, onları dinledi, şaşırdı tırtıl. Sonra bir park kapısını araladı, içerideki neşeye şaştı kaldı, taze yaprakların tadına doyamadı tırtıl. Derken başka kapılar, başka kapıların ardında başka başka maceralar, öğrenmeler ve yeni sorular… İzledi, dinledi, öğrendi tırtıl. Ayşe’nin yakasındaki minik çiçeğe takıldı gözleri ve işte macerası asıl ondan sonra büyüdü. Bir koca haaart! ve açılıveren yeni kapılar!

Bir gecede büyüyüverdi tırtıl, rengârenk kanatlarıyla fırıl fırıl. Kapıların ardında adımlamıştı yeterince, sıra pencerelerin önünde akıp giden hayatını izlemekte. Apartman dairelerinin, çiftlik evlerinin, arabaların, dondurmacıların pencelerinden dünyamıza baktı kelebek. Yine şaşırdı, yine öğrendi, yine başka başka yerler görmeye heveslendi. “Ben özgür ve mutlu bir kelebeğim.” demişti bir kere, kim durabilir bu cümlenin karşısında? Minicik kelebeğini kaybedeceği için kaygıyla dolup taşan Ayşe de duramadı işte. Sevmek bazen sevdiğimiz için çok kaygılansak da onu özgür bırakmak, yola çıkması için yüreklendirmek, özgürlüğünü büyütmek için ardında olduğunu hissettirebilmektir çünkü.

Ama her temas yeni bir maceradır da aynı zamanda. Ayşecik kelebeğinin özgürlük yolculuğunu destekledi desteklemesine fakat öylece durup beklemedi onu. Büyümek yola koyulmaktır biraz da. Kelebek kendi öyküsünü yazarken onun nereye gittiğini merak eden Ayşe de adım adım gezdi peşi sıra, elinde bir dürbün, aklında haritalar, dilinde sorularla. Kutuplara, çöllere, denizlere, kumlara değdi. Balinalarla, develerle yoldaşlık etti, sordu öğrendi, sordu adımladı, adımladıkça büyüdü. Sonunda kelebeğini bulduğunda, işte asıl o zaman büyüdü.

Kelebeklerin ömrü kısadır, özgürlüğünü arayan minik tırtıl bunu hep bildi, bildi de gezdi. Ayşe bunu ondan öğrendi, üzüldü ve sabretti. Bir su damlası iliştirdi kanatlarına yeniden buluşma arzusuyla. Mevsimler arasında, bulutlar sırtında gezindi minik kelebek. Salyangozlar, güz yaprakları, kaplumbağalar, yaz yağmurları karşıladı onu. Her damlanın var bir görevi ve doğa her zaman yeniler kendini. Öğrendi kelebek, öğrendi tırtıl, öğrendi su damlası. Seçti yerini, görevini. Fısıldadı yeni bir günün müjdesini.

Yemeğini Arayan Tırtıl, Özgürlüğünü Arayan Kelebek, Kelebeğini Arayan Ayşe ve Bulutunu Arayan Su Damlası, dört kitaplık bir yaşam yolculuğu. En uzun maceramızı ömrü en kısa hayvandan dinlemek demek bu. Doğanın eşsiz dengesi ve döngüsüne her sayfada yeni bir kapıyı aralayarak bakmak demek. Büyümenin öyküsü demiştim yazıya başlarken, evet, büyümenin öyküsü bu, yeni bir hayata kucak açmayı öğrenmek kadar onu yitireceğini de bilmenin, ölümü kavramanın kitabı çünkü. Ve ölümün bir son olmadığını, doğaya karışmanın sonsuzluğunu anlamanın… Sayarak, görerek, öğrenerek; kent mekânlarını, kıtaları, çölleri, okyanusları adımlayarak, mevsimlerden mevsimlere gezinerek, türlü insan ve hayvan tanıyarak yapılan bir hayat turu. Büyümekle özgürlüğünü aramanın bağına, sevmekle bağımlı olmanın, sevdiklerimiz için kaygılanmakla onları kendi yolculuklarına yüreklendirmenin ayrımına bakan metinler bunlar. Yitirmeleri, yasları da yeni tanışmalara, yeni dostluklara sevinmek gibi doğallıkla kavramanın anlamlarına bir büyüme hikâyesinin peşinden bakıyorlar. Kozamızı yırtıp hayata karışmanın, her adımda yeni yerler görmenin, yeni insanlar tanımanın, doğayla bütünleşmenin coşkusu gibi kozamıza kapanıp sonu beklemek ve doğada yeniden hayat bulmak…

Son kitaba gelene dek daha çok büyümenin kitaplarıydı Yemeğini Arayan Tırtıl, Özgürlüğünü Arayan Kelebek, Kelebeğini Arayan Ayşe ve Bulutunu Arayan Su Damlası benim için. Bir su damlasının peşinde bulutları arşınlarken hayatın kitabı oldular. Hep bir mucizeye gebe hayat, her kapının ardında başka başka sesler var, her pencerenin manzarası ayrı, görüp tanıdıkça büyüyüp genişliyor yaşam; yeni her zaman her yerde, evet, bazen de bir kayıpta, yitirişte. Değil mi ki doğa, bizi her sabah yeniden sarıp sarmalıyor?

Minik tırtıl büyüyüp kelebek olurken mekân mekân gezindi, peşi sıra Ayşe denizler aştı kıtalar gördü, yeryüzü yetmedi bulutlar da konuk oldu öyküye. Her bir mekân, her bir kapı ardı, pencere önü, ülke, kıta ve mevsim için ayrı ayrı açılır sayfalar tasarlanmış seri boyunca. Her sayfa yeni bir macera saklıyor içinde yani. Tırtılcık meraklı gözlerle öylece etrafı süzerken açılır sayfaları aralayan minik okuru, bazen öğrencilerin koşturduğu bir sınıf, bazen balinaların yüzdüğü bir okyanusla karşılıyor. Her kitabın sonunda da okurunu kendi macerasını çizmeye devat eden etkinlik sayfaları var.

Yemeğini Arayan Tırtıl, Özgürlüğünü Arayan Kelebek, Kelebeğini Arayan Ayşe ve Bulutunu Arayan Su Damlası, Tülin Kozikoğlu tarafından yazılıp Burcu Musselwhite tarafından resimlenmiş. Seri, Redhouse Kidz tarafından yayımlanıyor.

Yorum bırakın