Üç sevimli kedi Piti, Pati ve Pus yemeklerini bitirmiş, bol yıldızlı bir gecede gökyüzünü seyrediyorlar bir çatının tepesinde. Keyifleri yerinde yani. Ta ki bilmiş Pus yıldızlarla ilgili o malum efsaneden söz edene kadar. Diyor ki Pus “kayan bir yıldız görenin, gerçekleşirmiş dileği”. İşte o anda Piti’ye olanlar oluyor. Beklemeye başlıyor çatıda, gözleri gökyüzü dikili. Öyle ki uyku bile uyumuyor.
Zaman geçiyor, geçiyor, geçiyor ama Piti beklemekten vazgeçmiyor. Üstelik gözünü gökyüzünden ayırmadığı için başına gelmeyen kalmıyor. Lokmasını yutamayıp boğulma tehlikesi atlatmaktan, çatıdan düşmekten son anda kurtulmaya kadar… Ama Piti yılmıyor, kaldığı yerden devam ediyor gökyüzüne bakmaya. Haliyle Pati ve Pus çok endişeli; yalvarıp yakarıyorlar ama nafile. Niçin bekliyor dostları bir yıldızın kaymasını, nedir kendini bunca yormasına sebep olan dilek?
Düşünüp taşınıyorlar ve Pus’un kurtarma planını uygulamak için işe koyuluyorlar. Bu planda şunlar var: Ödünç alınması gereken bir el feneri, ikna edilmesi gereken bir leylek ve bolca kömür tozu. Ha bir de karanlık lazım planın doğru işlemesi lazım. Biraz zorlanarak da olsa her şeyi yoluna koyup başlıyorlar gökyüzünden kayan yıldızı canlandırmaya. Kömür karası bir kedicik uçar mı? Uçar. Minicik bir kedi koca bir el fenerini hedefi milim şaşmadan kullanabilir mi? Kullanır. Gökyüzünde kayan bir yıldız görünce sevinçten havaya uçacaksa Piti neden olmasın? Bu minik gökyüzünde bir yıldızın kaymasını onca gündür neden mi bekliyormuş? Dostlarıyla bir ömür boyu ayrılmamayı dileyecekmiş çünkü. Bu dileği işiten dostları da yıldız kaydırma oyunundan kalan makyajı, dekoru anında yok edip, dolu dolu gözlerle sarılıyorlar Piti’lerine. Sabırlı minik nihayet rahat bir uykuya dalıyor, uykusuz kalma sırasını dostlarına devrederek. Pati ve Pus, Piti’nin yanında oturup doğru davranıp davranmadıklarını düşünüyorlar. Onların kaygısına son verecek sürpriz de gökyüzünden geliyor. Ne mi dilediler? Sizce?

Dileklere, gelecek temennilerine yaslanmayan biri olarak çocuk kitaplarında da bu yönde bir tercihim oluyor haliyle. Çocuğu gerçeklikten koparan; dileği, bolca efsaneyi ve hatta batılı sunan kitaplardan initayla uzak duruyorum. Çocuk zihni çok değerlidir, temeldir çünkü. Üç Kedi Bir Dilek o değerli zihin için dirhem endişe uyandırmıyor benim açımdan. Binasını dilek üzerine kurmuyor zaten. Her an kulağa çalınabilecek bir söylenceden enfes bir dostluk öyküsü çıkarıyor. Daha önce Beyoğlu Macerası’nda söz ettiğim gibi Sara Şahinkanat ve Ayşe İnan Alican’ın birlikte ürettikleri tüm kitaplarda öyle bir uyum var ki, defalarca da okusam tükenmiyor aldığım keyif.
Kedilerin dünyasında, imkansız görünenler dahil, her şeyin mümkün olduğuna gönülden inanan biri olarak Sara Şahinkanat’ın akıldan çıkmayacak karakterler yarattığını söyleyebilirim. Ayşe İnan Alican’ın ürettiklerini çok beğendiğimi bir kez daha yineleyeyim. Ne kadar acelem olursa olsun imzasının olduğu her kitabı gördüğüm anda incelerim. Beyoğlu Macerası’nda olduğu gibi farklı mekanlardaki detaylı resimleri de çok başarılı, hikaye boyunca neredeyse hiç değişmeyen bir mekandaki üç kediye odaklanan resimleri de. Özetle Üç Kedi Bir Dilek, öyküsüyle çizimiyle; her şeye kadir bir cinsin dost canlısı üyeleriyle, bol yıldızlı gökyüzüyle tadına doyulmaz bir kitap. Okumayı daha da keyifli hale getirmek isteyenler için parmak kukları da mevcut kitabın sonunda.
Sara Şahinkanat tarafından yazılıp Ayşe İnan Alican tarafından resimlenen Üç Kedi Bir Dilek Yapı Kredi Yayınları tarafından yayınlanıyor.
Kitapla ilgili görselleri Alican’ın sitesinden edindim, ürettiklerini görmek için ziyaret edebilirsiniz.
“Gözlerim Doldu Ama Bir Sor Neden: Üç Kedi Bir Dilek” için bir yorum