Kadınların nesi var? Biraz sinirliler ve bazen de yetinmek gerektiğini bilmiyor gibiler. Nesi var bu kadınların? Tarih kitaplarından el sallamaya başladılar, imzalarının peşinde koşuyorlar, ellerinde kameralar falan. Sesleri yükseldikçe yükseliyor, birtakım haklarından söz etmeleri de bitmiyor sanki. Kadınların nesi var? Bir saniye, karşı kaleye gol mu attı o?
Okumaya devam et “Bir Ad, Bir Tarih, Bolca Emek ve Coşkulu Bir İsyan: Kadınların Nesi Var?”Etiket: çocuk kitaplarında toplumsal cinsiyet
Kodlar, Sınırlar, Sayılar, İmkânlar: Ada Lovelace ve Sayıların Başını Döndüren Makine
Mart aylarında Bu Kitabı Çok Sevdim’de çocuk kitaplarında toplumsal cinsiyet teması var 2017’den beri. Bedene yazılı kurallara, renkleri, zevkleri ve hatta hayalleri ayırmakla görevli sınırlara, böyle gelmiş böyle gider sanılan toplumsal akde nanik yapan kitapları selamlıyoruz. Köşe taşlarına basan kahramanlarıyla, bildik sonların yamacından geçmeyen hikâyeleriyle içime gökkuşağı dolduran kitaplardan söz ediyorum bu ay.
Okumaya devam et “Kodlar, Sınırlar, Sayılar, İmkânlar: Ada Lovelace ve Sayıların Başını Döndüren Makine”Hüngür Hüngür Ağlayan, Sıkı Sıkı Sarılan Kahramanlar: Sert Çocuklar
Bu yılın “çocuk kitaplarında toplumsal cinsiyet dosyası”nın son konuğu hakkında düşünürken masama göz atıyorum. Erkeklikler, Erkeklik: İmkansız İktidar, Hegemonik Erkeklik… Gözüme ilk çarpan kitaplar bunlar, en üstte onlar var, en çok onları okumuş, onları hırpalamışım.
Okumaya devam et “Hüngür Hüngür Ağlayan, Sıkı Sıkı Sarılan Kahramanlar: Sert Çocuklar”Boş Ver! En İyisi Seninkisi!: Başka Bir Anne
Annesi okul çıkışına gelemeyen çocuklardandım ben. Gelemedi, çalışıyordu. Hafta sonları görüşebildiğimizde de hep yetmeye, yetiştirmeye çalıştığından koşturup dururdu. Normal, hayli normal bir anneydi. Çevresindeki annelerden ayrılan özellikleri de vardı ama yine o anneler gibi kendisi olmaya imkanı yoktu.
Okumaya devam et “Boş Ver! En İyisi Seninkisi!: Başka Bir Anne”Küllü, Kedili ve Kılsız, Kabaksız: Külprensi
Resimli kitapların prensesleri tahtları, taçları devirip saraylardan kaçıyor bir süredir. Kabarık elbiselerle salonlarda salınıp durmaktan yılmışlar. Her daim uslu, itaatkar, ölçülü olmaya itirazları var. Yeteneklerinin “erkekler kadar” diye ayrımcı bir ölçü üzerinden değerlendirilmesine isyan ediyorlar. Peki ya, prensler? Onlar da sıkılmış mı bu daimi iktidar oyunundan?
Okumaya devam et “Küllü, Kedili ve Kılsız, Kabaksız: Külprensi”