Yazı kategorisi: Okul Dönemi - 9+

Okul Dönemi 10+ Yaş İçin Öneriler

Bugün 9 yaş ve üzerindeki okurlar için bir derleme hazırladım. İlk sıralarda 9 yaş ve üzerinde, okumayla haşır neşir okurlar için macera dolu öyküler yer alıyor. Listenin sonuna doğru neşesi eksilmese de hayata dair sözü büyüyen ilk gençlik kitaplarına geçiş yapıyoruz.

Her bir kitabı kısaca tanıtacağım, ilginizi çeken kitaplar hakkında daha çok okumak ya da görsellerine göz atmak isterseniz ilgili bağlantıya tıklamanız yeterli olacak. Haydi başlayalım!

Suspus

Listenin başında yaşsız bir resimli kitap var. Görebildiğim kadarıyla yayınevi de kitap için bir yaş aralığı belirlememiş ancak metni kavramak ve üzerine düşünmeye başlamak için 10’lu yaşların uygun olabileceğini düşünüyorum. Suspus göğe doğru uzanan heybetli binaların gölgesinde gezinen bir örnek insanların öyküsü. Merdivenlerin de devasa hoparlörlerden yankılanan sesler gibi hep yükseldiği bu kentin rengi gri. Herkes aynı, her yer aynı, biri ve onun dünyası hariç. Maskesi herkesinkinden farklı, kitaplara sığınan, düşlerde uçan, bulutları, griye inat yeşili ve maviyi gören o kız. Evet Suspus, bir örnek insanların değil şaşmaz düzenleri içinde kendilerini unutmuş, ‘herkes’ olabildikleri için mutlu insanların arasında daha ilk sayfada bile sessiz gürültüsünü duyuran, aradığı yolu bulacağını hissettiren o kızın hayal gücünün kudreti ve umuda dair öyküsü. Her sahnesi ayrı bir şiir Suspus’un, hakkında ne yazsam fazla, en iyisi siz okuyun. David Ouimet’in yazıp resimlediği kitabın çevirmeni Seda Ersavcı ve yayıncısı Çınar Yayınları.

Suspus hakkında daha uzun bir yazı okumak, çizimlerine göz atmak isterseniz bağlantıya tıklamanız yeterli: https://bukitabicoksevdim.com/2020/10/14/isil-isil-gurultulere-selamla-suspus/

Suspus’un yalnız ama çok kalabalık kahramanın kimi zaman şarkılar söyleyip kimi zaman birlikte sustuğu bir yol arkadaşı bulduğu, gri binaların ortasında kırmızı çiçekler açtıran devam kitabı Gümbür Gümbür hakkında daha uzun bir yazı okumak, çizimlerine göz atmak isterseniz bağlantıya tıklamanız yeterli: https://bukitabicoksevdim.com/2021/08/11/dilden-dile-ciceklenen-sarki-gumbur-gumbur/

Erkekler Kızlara Karşı

Bir sınıf düşünün, erkek ve kız öğrenci sayıları eşit. Tüm oyunlar, görevler, ortak alanlar hatta sözcükler cinsiyetlere göre bölünmüş. Her grup diğerinin alanını elinden almak için yarışmalarda galip gelme peşinde. Günlerden bir gün didişip durmaktan başka bir şey bilmeyen bu çocukların arasına Zoe katıldı. Özgüvenli, zeki, disiplinli, bilim kurgu meraklısı bir kız Zoe. En önemlisi de bu garip ezberleri kabullenmeye hiç mi hiç niyeti yok. En başta ayrımcı kalıplara sıkı sıkıya bağlı Giovanni ve sonra diğerleri hazır olsun, Zoe geliyor, aniden ve derinden. Öğrenciler bu yeni kızı aralarına kabul etmeye direnirken okulda işler karışıyor, uğruna nice savaşın yaşandığı oyun parkı kimliği belirsiz biri tarafından tarumar ediliyor ve Zoe ile Giovanni’ye bu gizemi çözmek düşüyor. İkilinin Star Wars, delil poşetleri, bükülen teller, şüpheli listeleri, ayaklar izleri, grafikler, motosikletlerle dolu dedektiflik macerası Giovanni’nin önyargılarını sorgulamasını da sağlıyor. Suçluya yaklaştıkça okulda yeni bir gelişme yaşanıyor ve heyecan hiç dinmiyor. Erkekler Kızlara Karşı, hepsi toplumsal cinsiyet yargılarına meydan okuyan anne ve baba temsilleriyle de ezberleri reddeden bir kitap. ‘Doğru’ kız ve erkekler olmanın ayrımcı cinsiyet kurallarından geçtiğinin düşünüldüğü yaşlar için idealize edilenlere nanik yapıyor. Çocukların toplumsal cinsiyet eşitsizliği hakkında sorgulamaya başlaması için bir kitap seçeceksek isek, bence o Erkekler Kızlara Karşı olurdu. Silvia Vecchini’nin yazdığı kitap, Sualzo tarafından resimlenmiş ve Yelda Gürlek tarafından çevrilmiş. Yayıncısı ise Yapı Kredi Yayınları.

Erkekler Kızlara Karşı hakkında daha uzun bir yazı okumak, çizimlerine göz atmak isterseniz bağlantıya tıklamanız yeterli: https://bukitabicoksevdim.com/2017/03/15/erkekler-kizlara-karsi/

Seto Bal

Kabarık, mavi saçlı Deniz ile kehribar rengi kedisi Setrag (Seto ve bazen de Seto Bal) çocuk seslerinin, eh biraz da pamuk şekerin peşinde sokağa karıştılar bir gün. Yaşıtlarının kendisine benzemeyeni yaftalama ve dışlamada nasıl usta olduğunu, karşı kaldırımın sesini o gün öğrendi Deniz. Ama herkes aynı değildi elbette. Tıpkı Deniz gibi, saçı başı huyu suyu yaşıtlarına benzemeyen; Shakespeare’in eserlerinden ağaca tırmanın sırlarına dek her şeyi bilen bir başka çocuk Mavi de aynı sokaktaydı.  Birlikte aradılar Seto’yu, birlikte buldular hayatın küçük sırlarını en çok kadınlardan öğrendiklerini, kedilerle ahbaplığın gereklerini, gökkuşağının altında her şeyin olabileceğini ve yiten komşuların bıraktığı derin izlerini. Deniz dünyayla tanışma yolculuğuna kucağında Seto ile çıkmakla iyi mi etmişti? Mavi’nin bilmediği bir şey var mıydı ki? Kedileri gizlendikleri yerlerden çıkarmanın yolları neydi? Hepsinin yanıtı toplumsal kabulün aracı her tür hoyratlığa karşı ses çıkaran bu kitapta. Seto Bal, Tuğçe Tüfeng tarafından yazılmış, Ece Zeber tarafından resimlenmiş. Ve Nesin Yayınevi tarafından yayımlanıyor.

Seto Bal hakkında daha uzun bir yazı okumak, çizimlerine göz atmak isterseniz bağlantıya tıklamanız yeterli: https://bukitabicoksevdim.com/2019/05/23/seto-bal/

Oleg ya da Kuşatma Altındaki Şehir

Sıradaki kitap çocuk kitaplarında görmeye çok alışık olmadığımız bir atmosferde, Nazizm’in kara gölgesinin düştüğü topraklarda geçiyor. Oleg’in hayatta kalan yaşıtlarından hiçbir farkı yok, yaşamaya ve annesini yaşatmaya çalışan, çorba kuyruklarında bekleyen, ölümlere tanıklık eden bir çocuk. En yakın arkadaşı Nadya ile her sabah yeniden başlıyorlar hayata, her sabah aynı korku ve umutla. Umut etmek zorundalar çünkü hayatta kalmanın yolu en çok da buradan geçiyor. Savaşa, bomba seslerine, yakınlarını yitirmeye, üzerlerine toz yağdıran göğün değişen rengine alışkınlar, erken büyümüş çocuklar oldukları için belki de daha cesurlar. Bundandır ki, Nadya patates tarlalarından söz ettiğinde hemen diplerinde duran Alman birliklerini görmezden gelerek koyuluyorlar yola. Oleg ya da Kuşatma Altındaki Şehir, direniş ve umuda dair bir öyküyü, son derece gerçekçi bir biçimde ama çocukça bakışı hiç yitirmeden anlatıyor. Çocuklara ne anlatılmalı, nasıl anlatılmalı sorularının asla tükenmediğini biliyorum ve her gün bunca şiddet dolu görüntüye maruz kalan çocukların çocuk edebiyatının en iyi örneklerinden birinden mahrum bırakılmasının ancak fanusa hapsedilmesine yarayacağını düşünüyorum.

Oleg hakkında daha uzun bir yazı okumak, çizimlerine göz atmak isterseniz bağlantıya tıklamanız yeterli: https://bukitabicoksevdim.com/2013/11/06/oleg-yada-kusatma-altindaki-sehir/

Hayalperest Çocuk

Deniz hayalperest bir çocuk. Sokakta gördüğü bir araba ya da okuduğu bir satır onu bambaşka diyarlara götürmeye yetiyor. Onu diyardan diyara taşıyan bu koca pembe bulut; amansız hayalperestliği, yetişkinlerin dünyasındaki yaftalara çarpıyor çoğu zaman. Bu yüzden de hep aceleci, her daim zamansız insanların dünyasında biraz yalnız da Deniz. Çevre kirliliğinin konuşulduğu bir ders, “kırmızı benekli tavşanlar, mor ağaçlar, beş başlı dinozorlar ülkesi”nin Deniz’ini, kimi zaman fazlasıyla gri olan hayatımıza çağırıyor. Kuşların yaşam hakkını korumak işin yola koyuluyor. Ama işler sandığı kadar kolay ilerlemiyor. Listeler, kuşlar hakkında bilgiler, dilekçeler, görüşmeler, krokiler… Neyse ki çok sevdiği kitapçı Ömer Amca, her zaman yapabilecek daha iyi şeyler olduğunu düşünenlerden.  Peki annesi ve babası her zaman çok yoğun takvimlerinde Deniz’in planlarına yer açabilecek mi? Dilekçeler üst makamlara ulaşıp yanıt bulacak mı? Deniz’in derslere ilgisiz bir hayalperest olduğunu düşünen öğretmeni projesine ilgi gösterecek mi? Mahallede kuşlar için yaşam alanları oluşturulmasına mahalle sakinleri ne tepki verecek? Arkadaşları Deniz’in hayallerine ortak olacak mı? Acaba, Deniz’i çıktığı bu yolda neler bekliyor? Hayalperest Çocuk, hayal kurmanın sanıldığı gibi gerçekle bağı kopuk olmak anlamına gelmediğini çevre sorunlarına duyarsız kalmamak üzerinden temellendiriyor. Hayvanların yaşam hakkına saygıyı, doğayı korumak için her zaman yapılabilecek şeyler olduğunu sırtını hayale yaslayarak anlatıyor.  Kitap Görkem Kantar Aksoy tarafından yazılıp, Mert Tugen tarafından resimlenmiş, yayıncısı Yapı Kredi Yayınları.

Hayalperest Çocuk hakkında daha uzun bir yazı okumak, çizimlerine göz atmak isterseniz bağlantıya tıklamanız yeterli: https://bukitabicoksevdim.com/2019/02/04/hayalperest-cocuk/

Pire ve Diken

Zorba oğlanların türlü eziyetine maruz kalan, hayli çekingen, Piero ile dimdik, kırmızı saçları, göz alıcı renkli giysileri, akıl almaz derecede kısa boyuyla ters orantılı özgüveni ile Pien’in hikâyesi bu. Oğlanlar aşağılamak için Piero’ya Pire diyorlar, o da yeni adına el mahkûm katlanıyor, Pien ise saçlarından dolayı edindiği Diken lakabını gururla taşıyor. “Böyle gelmiş böyle gider” denen her şeyin üzerine üzerine koşuyor bu kız. Diğer ailelere benzemeyen ailesi, , sıra dışı evleri; tek boynuzlu atlar, bahçe cüceleri ve ejderha kirleri ile Diken ve evreni biricik. Piero’ya göre onun “hoş bir tuhaflığı var.” Peki garipliğine hayran olmaya başladığı bu kız Pire’ye baş kaldırmayı öğretirse? Saçma bir takma ad yüzünden homurdanmaktan vazgeçmesini söylerse? Meydan okuyan, maceraya atılmaktan korkmayan ve dayanışanların kahraman olduğundan söz ederse? Ya Pire’nin cesaretini aradığı yerde ilginç ritüellerin hâkim olduğu bir ev, siyahlar içinde bir kadın, biraz ürkütücü oyuncak bebekler ve bir tutam saç varsa? İşte bu tam Diken’lik bir macera olur! Pire ve Diken kalıbına sığmamak ya da sokulduğun kalıbı kendince şekillendirerek yıkmak üzerine. Hırpalandıkça yalnızlaşanlara uzattığı bir eli, ‘öteki’lerin dayanışmasından doğan dostlukları var. Hayal gücüne saygısı, sarsılmaz gerçeklere soktuğu bir çomağı var. Ve bunları okuruna tahtayı işaret etmeden söyleyebilme mahareti… Çok keyifli, çok heyecanlı bir macera ile kendini ve kendinden olanı keşfetme hikâyesi bu. Pire ve Diken Pieter Koolwijk tarafından yazılıp Linde Faas tarafından resimlenmiş. Büyülü Fener tarafından yayımlanan kitap Ufuk Güngör tarafından çevrilmiş.

Pire ve Diken hakkında daha uzun bir yazı okumak, çizimlerine göz atmak isterseniz bağlantıya tıklamanız yeterli: https://bukitabicoksevdim.com/2018/03/21/pire-ve-diken/

Lata Şiba İki Kentin Arasında

İki kent. İki çocuk. İki kültür. Bir sur. Ve bolca yasak. Ama gökte de bulutlar var, ne yapacaksınız? Darlar Kenti Şiba’da insanlar ince uzun binaların daracık pencerelerinden izliyor dünyayı. Şiba Kenti, kurallar ve tükenmez yasaklardan inşa edilmiş upuzun bir anıt sanki. Herkes incecik burada, kilo almak yasak. Bağırarak şarkı söylemek de. Gülmeye pek ihtiyaç duymuyorlar, ağaçlara da öyle… Bu kentte yaşayan herkes gibi incecik kahraman Dara’nın okulunda topluca kütüphaneye gidilip, sıkıcı, ince uzun kitaplar okunuyor. Dara ardında yeni bir şeyin olmadığı söylenen surların öbür yanını görebilmeyi, rüzgârı hissetmeyi, bu uyuşukluğa son vermeyi istiyor içten içe. Ve günlerden bir gün bir Yasak Kitap ile tanışıyor. Surların öte yanındaki kentte bir başka çocuk Şlopgen, kocaman sınıfında yüzlerce arkadaşıyla birlikte kahkahalar atarak şarkılar söylüyor. Herkesin hep güldüğü, çok güldüğü, bol bol yemek yediği, amaçsızca gezindiği, dilediğince uyuduğu, yüzdüğü, özgürce keyif çatılan bir kent Lata. Yemyeşil çayırlara yayılan geniş ve kısa evlerde yaşayan Latanlar, ağaçlarda cıvıldayan kuşlarla, kentte dolanan türlü çeşit hayvanla iç içe.  Hızlı harekete lüzum yok, çalışmak çok da gerekli değil. Kural yok, ceza yok, yasak yok. İçinden geleni yap, bolca gül. Ye, iç genişle; geniş giyin, geniş zamanlarda yaşa. Şiba ne kadar darsa, Lata o kadar geniş yani. Ve günlerden bir gün Şlopgen bir resme düşen gölgeyi seçiyor. Merak ve cesaret kuşanmış iki çocuğun fantastik macerası sonrası… Şiirler, kurbağalar, surlar, yasaklar, cezalar, notlar, ışıklar, çarşaflar, oradan girip buradan çıkıvermeler… Sözlükte birbirinin zıt anlamlısı diye tanımlanabilecek iki kentten yola çıkan bu çocuklar neler yaptı, yolları kesişti mi; kehanet ne demek istiyordu, gündüz geceyi tanıdı mı, sahi Çilingir kim ki? Sınırsız hayal gücünün şarkısı LataŞiba İki Kentin Arasında, İrem Uşar tarafından yazılıp, Sadi Güran tarafından resimlenmiş. Günışığı Kitaplığı tarafından yayımlanıyor.

LataŞiba İki Kentin Arasında hakkında daha uzun bir yazı okumak, çizimlerine göz atmak isterseniz bağlantıya tıklamanız yeterli: https://bukitabicoksevdim.com/2014/07/31/latasiba/

Miguel

Miguel, dünyanın herhangi bir ülkesinde yaşayan herhangi bir çocuk. Sürekli yoğun bir çalışma temposu olan anne ve babası, o ne isterse ikiletmeden almıştır. Rahat bir evleri, arabaları, bir yardımcıları, tüm kapıların girişe çıktığı alışveriş merkezlerinde geçen hafta sonları vardır. Okul saatinin, ödevin, gezmenin kısacası her şeyin şaşmaz bir düzeni vardır. Vardı demeliyiz belki de, çünkü Miguel devasa markette kaybolunca evsiz bir şairle tanışır ve onun okuduğu şiirin peşinde her gün fantastik bir yolculuğa çıkar. And Dağları’ndan Afrika’ya dünyayı gezer, kimi zaman da hemen yanı başındaki hayatlara tanıklık etmeye başlar. Miguel, 10 yaş üstü okurlara, içinde yaşadığı dünyanın kabuğunu kırma, diğer insanların hayatlarına tanıklık etme, gören ve anlayan bir birey olmak için adımlamayı armağan ediyor. Dramatik bir dünyayla tanışma hikâyesi değil, gerçekçi tahlil ve tasvirleriyle başarılı bir çocuk/gençlik kitabı okuyorsunuz. Miguel okuruna kendisinden başkasını görmeyenlerden olmaması için yolun başından “hayat burada” diye el sallıyor. Diğer insanları anlamaya, duymaya çalışmanın; bir derdi birlikte omuzlamanın, olağanüstü şeyler yaptığında dahi mütevazi kalabilmenin erdeminden söz ediyor. Miguel, Alfredo Gomez Cerda tarafından yazılmış, Javier Zabala tarafından resimlenmiş. İletişim Yayınları tarafından yayımlanan kitabın çevirisi Saliha Nilüfer’e ait.

Miguel hakkında daha uzun bir yazı okumak, çizimlerine göz atmak isterseniz bağlantıya tıklamanız yeterli: https://bukitabicoksevdim.com/?s=miguel

Ailemde Kahraman Yok!

Mo ya da Maurice Dambek’in ailesinde kahraman yok! Pek çoğumuzun ailesinde olmadığı gibi. Ve iki dili, iki adı, iki hayatı var. Evde Mo, okulda Maurice Dambek. Başarılı bir öğrenci Mo.  “Sıfır”lar ailesinin düzene en çok yaklaşabileni. İkiye bölünmüşlüğünün farkında ama, bir şekilde idare etmeyi öğrenmiş hayatını. Sıra arkadaşı Hippolyte evlerini ziyaret edene kadar öğrenmişti demeli aslında, daha da önemlisi o da arkadaşının duvarları kahraman aile üyelerinin portreleri ile dolu evine konuk olmak zorunda kalmasaydı… Kendisinin dışında kalan hayatla, ayrımla ilk kez böyle sarsıcı biçimde tanışıyor Mo. Onu savrulduğu çaresizlikten çıkaracak bir kahraman akrabaya ihtiyacı var ve kahramanın hikâyesini ünlü, ödüllü, bol madalyalı bir aileye sahip Hippolyte’e anlatabilmek için çok az zamanı var.
Witek, Mo’nun arayışını siyah- beyaz, iyi- kötü, yoksul- varsıl ikiliğine hapsetmeden anlatıp, kahramanını, ‘öteki’ olamadığını varsaydığı okur için görünür kılmaya çalışmadan kurgulamış. Ötekiliği yeni sorular sorarak anlatmayı seçmiş: Seni öteki, onu kahraman kılan kim? Onu merkeze, seni çepere yerleştiren? Mo’nun ‘öteki’liğini unutmak için bir başka ‘öteki’ye ihtiyacı varsa, ayrım nerede? Ailemde Kahraman Yok!, okuruna yanıtları kendisiyle birlikte büyüyecek sorular armağan eden bir kitap, çocuk kitaplarında görmeye çok alışık olmadığımız bu insanları, sıradan hayatların kahramanlarını, sınırlara hapsetmeden, öykülerini bir melodrama çevirmeden anlatıyor. Ailemde Kahraman Yok!, Jo Witek tarafından yazılıp Deniz Erkaradağ tarafından çevrilmiş ve Uyurgezer Yayınları tarafından yayımlanıyor.

Ailemde Kahraman Yok!, hakkında daha uzun bir yazı okumak, çizimlerine göz atmak isterseniz bağlantıya tıklamanız yeterli: https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2021/12/31/sifirlarin-sen-sesi-ailemde-kahraman-yok/

Kadınların Nesi Var?

Listenin sonunda okurunu hayli uzun bir yolculuğa tanıklık etmeye çağıran, ilk gençlik döneminden itibaren okunabilecek bir kitap var. Kadınların Nesi Var?, eğitim hakkından, spordan, sanattan mahrum bırakılan, kamusal alana kabul edilmeyen, emeği görünmez kılınan kadınların haklarını kazanma, varlıklarını haykırması hakkında. Eşitsizliğin eğitim ile çözülebileceği sorusuna kadınları derslerinden atan profesörlerle, adları yaldızlı harflerle yazılan “bilim adamları”nın kadınlar hakkındaki aşağılayıcı ifadeleriyle yanıt üretiyor. Kitabın soruları kadınlar nerelerden geldi, neleri nasıl başardı, hangi engeller dikildi önlerine ve hâlâ dikilmeye devam ediyor sorularının etrafında şekilleniyor. Bu arada kadınların temel kazanımlarına dair kısa bir tarihçe de sunuyor. Hikâye çok da keyif verici değil kabul, ama Kadınların Nesi Var? uzun, çetin, eşitsiz bir yolculuğun mizah dolu kitabı.  Kitap Jacky Fleming tarafından yazılıp resimlenmiş. Mavisu Kahya’nın çevirdiği kitabın yayıncısı Desen Yayınları.

Kadınların Nesi Var? hakkında daha uzun bir yazı okumak, çizimlerine göz atmak isterseniz bağlantıya tıklamanız yeterli: https://bukitabicoksevdim.com/2022/03/08/kadinlarin-nesi-var/

Bilim ve sanat temalı kitaplarda buluşmak üzere.

Okul Dönemi 10+ Yaş İçin Öneriler” için 2 yorum

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s