Yazı kategorisi: Okul Dönemi - 9+

Surların Ardı Bulut : LataŞiba

İnsan dilediği her şeye sahip olabilir, derde tasaya yabancı olarak sonsuz bir keyif diyarında yaşayabilir; geniş soluklar alabilir, ağız dolusu gülebilir. İnsan istediklerini bulamayabilir yamacında, tükenmez kurallar arasında sıkışıp soluksuz kalabilir, yüksek gölgeler altında bunalıp gülümsemeyi unutabilir. İnsan hep aynı kalabilir, her an değişebilir. Bambaşka insanları bulutların üzerine çıkarabilense tek şeydir: Hayallerinin peşinden gidip, maceraya atılmaktan çekinmemek.

Darlar Kenti Şiba’da insanlar, göğe yaklaşan ince uzun binaların daracık pencerelerinden izliyor dünyayı. Nehri fanustan akıtıyorlar, sokak hayvanları bu şehrin kaldırımlarına yabancı. Şiba Kenti, kurallar ve tükenmez yasaklardan inşa edilmiş upuzun bir anıt sanki. Herkes incecik burada, yemek yiyip kilo almak yasak. Bağırarak şarkı söylemek de. Sokaklar tek kişinin geçişine imkân veriyor. Gülmeye pek ihtiyaç duymuyorlar, ağaçlara da öyle… Öylesine ezbere ve ağır bir hayat ki bu, saatlerde yelkovan yok. Bu kentte yaşayan herkes gibi incecik kahraman Dara’nın okulu da şehrine uygun; sınıflar ince uzun, kağıtlar ince uzun. Öğrenciler okuldan sonra topluca kütüphanede gidip, yaşadıkları yer dışında fazlasını bilmeye ihtiyaç duymamaları gerektiğini salık veren, sıkıcı, ince uzun kitaplar okuyorlar. Dara, “kozansör”le kütüphanenin beş yüzüncü katına çıkmayı seviyor en çok çünkü yasaklardan bir nebze olsun uzaklaşabildiği tek yer burası. Hayalleri, merakları, kalbi küt küt atsa da yasakları çiğnemenin verdiği mutlulukla Dara “geniş” diyebiliyor örneğin burada. Gündüz gece dengesinin de karmaşık olduğu kentte “geniş” sözcüğünü kullanmak en büyük yasak. Halkın belki de başka türlüsünü bilmediğinden huzurla devindiği bu düzen; ilginç, gülümseten şeylerin ancak rüyalarda karşınıza çıkabildiği bu kent Dara’yı sıkıyor aslında, ardında yeni bir şeyin olmadığı söylenen surların öbür yanını görebilmeyi, rüzgarı hissetmeyi, bu uyuşukluğa son vermeyi istiyor içten içe. Sandığı kadar yalnız olmadığını, ceza almaktan pek de çekinmeyen arkadaşı Darfıl’ın da aynı kata konuk olmasıyla anlıyor. Darfıl’ın elinde daha önce karşılaşmadıkları “Yasak Kitap”tan bir sayfa, Dara’nın elindeyse surların diğer tarafına ait olduğunu düşündüğü bir baca resmi. Bu iki sıradışı şey muhakkak ki bağlantılı onlara göre. Yasak kitabın sayfasında, çok eskiden yaşamış gezgin bir Şiban’ın kehaneti:

“İki çocuk göbekten bağlanacak

Tırtıllar kelebek olacak,

Gündüz geceyi,

Gece gündüzü tanıyacak

Çilingir göründüğünde

Denge yatıya kalacak”

Bu hayret ve merak kokan ortama bir de fanusla kaplı nehirden nasıl çıktığı anlaşılamayan bir cam kurbağası konuk olunca maceraya atılmak kaçınılmaz oluyor haliyle. Cezaları göze alıp kurulan tehlikeli planlar mı dersiniz, bilgece yanıtlar alınan ziyaretlerle dizginlenemeyen meraklarını iyice tırmandırmak mı… Dara ve Darfıl, arkadaşları hayatlarına çizgilere basmadan devam ederken, maceraya doğru koşuyorlar. Ve gözleri o güne dek gördükleri en büyüleyici görüntüyü armağan ediyor onlara: “Ötekiler”in şehrini, surların öte yanını. Şimdi Dara ve Darfıl’ı büyüleyen manzarayı anlatacağım ama önce gözünüzü kapatın. Geniş çayırlara, ağız dolusu gülümsemelere, hesapsız uykulara, güzelliğin kucağına bırakın kendinizi çünkü Genişler’in kenti Lata’ya adım atıyoruz hep birlikte. Şiba’nın bilgesi Kör Yarasa’nın “Ahhh, güzeller güzeli Lata” diye yad ettiği kente. Şlopgen, bu güzel kentteki neşeli ve geniş kahraman, kocaman sınıfında yüzlerce arkadaşıyla birlikte kahkahalar atarak şarkılar söylüyor. Herkesin hep güldüğü, çok güldüğü, bol bol yemek yediği, amaçsızca gezindiği, dilediğince uyuduğu, yüzdüğü, özgürce keyif çatılan bir kent Lata. Yemyeşil çayırlara yayılan geniş ve kısa evlerde yaşayan Latanlar, ağaçlarda cıvıldayan kuşlarla, kentte dolanan türlü çeşit hayvanla haşır neşir; aceleye getirmeden yaşıyorlar hayatlarını. Hızlı harekete lüzum yok, çalışmak çok da gerekli değil. Kural yok, ceza yok, yasak yok. İçinden geleni yap, bolca gül. Ye, iç genişle; geniş giyin, geniş zamanlarda yaşa. Darlık yasak değil ama makbul da değil. Şiba ne kadar darsa, Lata o kadar geniş yani.

İki kentin belki de benzeşen tek özelliği zaman kavramının karışmış olması. Latalılar kendilerini uzun zamandır ziyaret etmeyen Ay’ı karşılamak için şenlik düzenliyor ve Şlopgen’e de ne oluyorsa işte o şenlikte oluyor. Kentin bilgesi Ressamlar (çoğul, evet) şenlik için yaptığı harikulade resmin üzerine, surların ardındaki “öteki” kentin ince uzun gölgesinin düşeceğini bilmiyor, elbette. Şlopgen’le onu buluşturan da bu ortak şaşkınlık.  Gölgenin görülmesinin ardından gelen inkarlar ve kentte o güne dek adı geçmeyen yasakları ikisi dışında herkesin anında kabullenmesine duydukları kırgınlıklar bir de. Şaşkınlık, merak ve Ressamlar’ın ağzından dökülen müthiş sırlar Şlopgen’e cesaret kuşandırıyor. Yardım istediği arkadaşı Yumgen, eğlenceden uzaklaşmaya pek yanaşmayınca gölgenin sırrını çözmeyi kafaya takan kahraman ne yasaklardan çekiniyor, ne keyifli hayatının cazibesine kanıyor. Sonrası öyle bir macera ki; ışıklar, çarşaflar, oradan girip buradan çıkıvermeler…

Sözlükte birbirinin zıt anlamlısı diye tanımlanabilecek iki kentten yola çıkan bu çocuklar neler yaptı, yolları kesişti mi; kehanet ne demek istiyordu, gündüz geceyi tanıdı mı, sahi Çilingir kim ki? Ben sizlere bu harika kitabın kahramanlarını, kuralıyla kuralsızlığıyla düş bahçesi gibi kentlerini tanıtmaya çabaladım. Onların hayal gücünü bulutlara tırmandıran maceralarını okumak size kalıyor. LataŞiba kadar başarılı fantastik çocuk kitaplarına nadiren rastlanıyor dilimizde, her satırını okumaktan haz duydum, harika resimlerine göz değdirmekten de.  İnsanın ayaklarının ancak gerçekliğe sıkı sıkı sarıldığında yere basacağına inanlara gülüp geçin. İnsanın kendine yapacağı en büyük kötülük, hayal gücüne küsmek, yapmayın. Gidin gezin şu kentleri, surların bir o yanını, bir bu yanını. Dara’yla tanışın, Şlopgen’le; Darfıl’ın cesaretinden, Yumgen’in keyfinden, Kör Yarasa’nın bilgeliğinden, Ressamların taşıdığı sırdan alın bir tutam. Koltuğunuz sarsılsın biraz; veloserin tepesinde pedal çevirin, kahkaha odasında arkadaşlarınızı gıdıklayın, fanustan çıkan cam kurbağasının peşine düşün. Hayal gücünüze bugünün armağanı olsun LataŞiba, yarınınıza miras bırakın.

LataŞiba İki Kentin Arasında, İrem Uşar tarafından yazılıp, Sadi Güran tarafından resimlenmiş. Günışığı Kitaplığı tarafından yayımlanıyor.

Surların Ardı Bulut : LataŞiba” için 3 yorum

    1. Yorumunuzdan sonra yazıyı bir kez daha okudum, evet kitaptan detaylı söz etmişim fakat bu detaylar mekan ve kahramanlarla daha yakından tanışmanızı amaçlamıştı. Okur açısından ‘sürpriz bozan’ bir detay yok. Kaldı ki, kitaptan beklediğimiz özeti değil, okurken verdiği hazdır. Lataşiba, detayları bilip bilmemekten bağımsız olarak, her okunduğunda haz verecek bir kitap. Üslubun ne değerli olduğuna dair pek çok şey fısıldar okuruna, ki bu fısıltılara ömür boyu ihtiyaç duyarız kuşkusuz.

      Okumanın hazzına erişeceğiniz kitaplarla buluşmanız dileğiyle.

Yorum bırakın