Yazı kategorisi: Okul Dönemi - 9+

Minik Patilerin Cesur Miyavı: Martıya Uçmayı Öğreten Kedi

Söz edeceğim hikâyeyi bilenler vardır muhakkak. 48 dile çevrilmiş, Türkiye’de de pek çok çocuğun okuduğuna/haberdar olduğuna (internette özetleri, sınav soruları cirit atıyor) emin olduğum bir kitap Martıya Uçmayı Öğreten Kedi. İnsanoğlunun bencilliğine, hesapsızca tüketen sistemine rağmen var etmeye devam eden doğanın cevabıdır bu öykü.

Elbe Irmağı’nın Kuzey Denizi’ne kavuştuğu yerin üzerinde uçan bir martı sürüsü var. Az ötede de müthiş ringalar. Ve sürünün gümüşsü martısı Kengah karnını doyurmaya çalışırken uyarı çığlığını duymuyor maalesef. Petrolle kaplanan vücudunu temizlemek için çok uğraşıyor ama nafile bir çaba bu. “Son uçuş”unun nihayete erdiği yer ise, bir liman kedisi olarak türdeşleriyle aralarındaki anlaşmalara sonuna dek sadık, keyfine düşkün, sevgiden yana şansı açık kedi Zorba’nın yaşadığı evin balkonu. Birlikte yaşadığı aile tatilde olan Zorba yalnızlığın keyfini sürüyor. Ta ki Kengah balkona iniş yapana kadar.  Kengah diyor ki Zorba’ya, “Bir kara dalgaya yakalandım. Kara veba. Denizlerin laneti. Öleceğim ben.”  Ve kısa süre sonra balkona yumurtlayacağını bildiğinden üç konuda söz istiyor ondan: “Yumurtamı yeme, ona göz kulak ol ve ona uçmayı öğret.” Kafası Kengah’a yardım çağırma planlarıyla dolu olduğundan hepsine söz deyiveriyor Zorba da. Martı yavrusuna uçmayı öğretecek! Söz!

Kengah’a iyileşeceğine dair sözler veren Zorba, evden fırlayıp liman kedileri arasındaki en yetkili kimseye, Albay’a ve yardımcısı Sekreter’e anlatıyor konuyu. Elbette işin içinden çıkamıyorlar. Toplanıp, vaktini eski denizci, yeni müzeci Harry’nin mekânındaki kitaplar arasında geçiren Profesör’e gidiyorlar. Bu arada Profesör’ün yaşadığı yerde, 47 dilde 54000 roman, insanın her zaman mutlu olabileceği yerleri gösteren 123 dia makinesi, biri yarım milyon dikiş iğnesinden, diğeri üç yüz bin kürdandan yapılmış 2 Eyfel Kulesi maketi; ünlü yazarlara ait 17 yazı makinesi ve daha nicesinin bulunduğunu öğrenince ben de bir ziyaret etmek istedim doğrusu. Ama girişlerde türlü huysuzluk yapan bira sever maymun Matias hevesimi kaçırdı. Her neyse… Ekip Profesör’ün canıciğeri anpliko…ansimole… eee… ansiklopedilerine gömülüp bir çözüm arıyor, pek de başarılı olamıyor ama. Balkona döndüklerindeyse vakit çok geç artık; Zorba’nın sözlerini tutması gerek! Bir liman kedisinin verdiği söz tüm arkadaşlarını bağladığından dört bir koldan çalışmaya başlıyorlar. Yumurta çatlıyor ve anneliği Zorba’ya çok yakıştıran bir civciv dalıveriyor balkona. Türlü badireler atlatarak kâh balkonda kâh Harry’nin enfes eşyalar çarşısında büyüyor ve en zor sözü tutmanın zamanı geliyor yavaşça. Civciv kedi olduğuna bayağı inanıyordu aslında ama söz sözdür, tutulması gerekir. Kuşlar hakkında diğerlerinden çok daha fazla bilgi sahibi olan deniz kedisi Pupa Yelken de ekibe dahil oluyor ama onlarca harika fikir, bir dizi ansiklopedi maddesi ve hatta Leonardo Da Vinci’nin dehası bile çözüm olamıyor soruna. Bu ekibin arasında büyüdüğüne göre adının Şanslı olmasına karar verilen bu martı uçmayı nasıl öğrenecek? Kedi Minnoş’un durmadan yazılar yazan, nahif dostu şair bu iş için uygun mu? Sorunun yanıtını okuru biliyor. Biz taraf olduğumuzu biliyoruz bir tek. Kazanma hırsıyla dünyayı tüm canlılara dar eden insanlara duyduğumuz öfkeyi bir umuda dönüştürmekten, yavru kuşlara uçmayı öğretmeyi görev bilmişlerden, ömrü boyunca dünya daha güzel bir yer olsun diye mücadele eden yazar Sepulveda’dan tarafız.

O limanın kedileri iyilik için, dostluk için durmadan çalıştı. Sadece Zorba sözünü tutsun diye değil, Şanslı insanoğlunun hırsı yüzünden martılığından mahrum kalmasın diye de… İçinde dünyaları saklayan mekânıyla Harry, bira merakıyla Matias, alakalı alakasız her bilgiyi ansiklopedilerde bulabileceğine dair inancıyla Profesör, akıcı İtalyancasına rağmen bir türlü ansiklopedi diyemeyen Albay, her şeyi Albay’dan önce yanıtlamasına rağmen sevimsiz işleri yapmak zorunda kalan Sekreter, “yılanbalığının kıvranması adına”, “kalkanbalığının bıyıkları adına” gibi enfes betimlemeleriyle Pupa-Yelken, sokaktaki haşarı kediler, deliklerden fırlayıveren fareler… aynı duyguya saplanmadan, öykünün içinde salınmasına imkân tanıyor okurun. Özetle, Zorba çabaladı didindi, tüm engellere rağmen sonunda Şanslı’ya uçmayı, bize de katıksız dostluğu öğretti. Ha, bir de unutmadan dedi ki: “Yalnızca cesaret edenler uçabilir.”

Okurlarına daha iyi bir dünya için minik parıltılar bırakması umuduyla…

Çevirisi Saadet Özen’e, resimleri Mustafa Delioğlu’na ait olan Martıya Uçmayı Öğreten Kedi, Can Çocuk tarafından yayımlanıyor.

Reklam

Minik Patilerin Cesur Miyavı: Martıya Uçmayı Öğreten Kedi” için 5 yorum

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s