Arkadaşlar birbirlerini türlerine, görünüşlerine, özelliklerine göre seçmez. Arkadaşlık kalıpları umursamama, imkânsız denenlere aldırış etmemektir biraz da. Arkadaşlar birbirine güvenir, diğerinin mutluluğunu gözetir, ihtiyaçlarını anlar, verdikleri sözleri tutarlar.
Sepulveda kitabın önsözünde Miks ve Maks’ı yakından tanıdığından söz etmiş. Miks, oğlu Maks’ın çocukluğundan beri can dostu olan kedisiymiş, yazar da “onun kedice sessizliğini seslendirme”yi istemiş. Yunan heykeli profiline sahip bu sıra dışı kedi ile Maks birlikte büyümüş ve yıllar sonra yalnızca ikisine olan bir hayat kurmak üzere evden ayrılmışlar. Çocukluğundan beri Miks’in ihtiyaçlarını önemseyen Maks, çatı katındaki yeni evlerinde de özgürlük tutkunu Miks’i mutlu etmek için düzenlemeler yapmış. Maks için yeni heyecanlarla dolu günler Miks için arkadaşına yoldaşlık ederek, bacaklarına sürtünerek, kimi zaman sessizliği de paylaşarak, gündüzleri çatıdan etrafı izleyerek, ama hep huzurla geçmiş. Ancak günlerden bir gün Maks, Miks’in artık göremediğini fark etmiş, dostunun hayatını kolaylaştırmak elinden geleni ardına koymamış. Görme yetisini kaybeden kedinin kulakları komşuların sohbetlerini bile işitecek kadar güçlenmiş diğer yandan. (Yoksa kedilerin insanları anladığından şüphe mi duyuyordunuz? ) Bu sohbetlerden birinde kulağına çalınan kayıp vakasının sonraki günlerde hayatını yeniden aydınlatacağından Miks’in haberi yokmuş. Tıkırtılar, çıtırtılar derken kedi Miks’e yakalanan minik farenin adı da Meks oluvermiş; ikilinin dostluğuna pek sevinen Maks’ın yeni adı da “O güzeller güzeli, o dünya birincisi bisikletine binen bizim Maks’ımız.” Sonrası Meks’in defalarca anlatacağı kahramanlık hikâyeleri, insanlara hayal gördüklerini düşündürecek kadar muhteşem ikilinin ‘tek yürek, bol cesaret’ günleri.
Öykümüz, imkânsızların sıcacık dostluklarını anlatan Luis Sepulveda’nın kaleminden. Tıpkı Martıya Uçmaya Öğreten Kedi de olduğu gibi olmaz denileni yine öylesine büyülü anlatmış ki keşke hiç bitmese dedim okurken. Özellikle Miks ve Meks’in tanışmalarından sonraki sohbetleri, Meks’in Miks’in gören gözü oluşu, bol pekiştirmeli ve hayli abartılı ifadeleri… Dönüp dönüp yeniden okudum kitabı. Sepulveda’ da çocuklarla, hayvanlarla devinen bir dil var; bunu yaparken hiç zorlanmıyor gibi hissediyorum ben okurken, eline kalemi kağıdı alıp yazmaya başladığını ve akıp gittiğini hayal ediyorum kelimelerin. Çocuktan, hayvandan, doğadan yana; ulu, nadir bir dil onunki. Her kitabı bulutlu, her kitabı bir ‘ağaç kitap’ benim için. Nefes aldıran, asla tükenmeyen, hep çoğalan, çoğaltan, adı bile ferahlamaya yeten kitaplardan yani. Türler arası dostluğu bu kadar keyifle, kalıpları yıkarak anlattığı, arkadaşlık üzerine uzunca düşünmemize olanak sağladığı için teşekkürler Sepulveda’ya.
Miks, Maks ve Meks’in Öyküsü Luis Sepulveda tarafından yazılmış, işleri gerçekten sıra dışı olan çizer Mert Tügen tarafından resimlenmiş. Saadet Özen, Martıya Uçmayı Öğreten Kedi’de olduğu gibi şahane bir çeviriye imza atmış yine. Kitap, Can Çocuk tarafından yayımlanıyor.
“Çatılarda Gezinen Düş : Miks, Maks ve Meks’in Öyküsü” için bir yorum