Kiminin kalabalığından koşturmasından şikayet ettiği, kiminin rüyalarının kahramanı… Görenin bir daha görmek için yanıp tutuştuğu, tüm hoyrat betonlaşma hamlelerine rağmen görkemiyle ayakta kalan bir kent İstanbul. Tarihin kalbi. Kültürler, imparatorluklar, hikayeler, insanlar biriktirmiş yüzyıllar boyunca. Tarihin içinden beş çocukla tanışacağız bugün: Turuncu Saçlı Mert, Kırmızı Fesli Hamdi, Mor Aynalı Helen, Mavi Para Keseli Milya ve Kemik Tokalı Kız.
Gökdelenleri, köprüleri, dar zamanları ile günümüz İstanbul’undan Mert, öykünün ilk kahramanı. Mert’in rengi turuncu; evi bir apartman dairesi, ailesi çekirdek, günleri planlı programlı. Başarılı bir okul gösterisinin ardından hasta yatağında ziyaret ettiği anneannesinin çatı katında bulduğu kırmızı bir fesin peşinde Mert. Onunla birlikte Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti olan İstanbul’a konuk oluyor ve tanışıyoruz öykünün ikinci kahramanı Hamdi ile. Hamdi, deniz kıyısındaki şenliklere katılmak için can atan neşeli bir çocuk. Rüyalarında iplerde yürüyen bir cambaz, rengi kırmızı. Kapalıçarşı’da alışveriş yaparken gördüğü bir ayna ile öykünün rotasını Bizans Kenti Konstantinopolis’e çeviriyor Hamdi. Bu kez Helen oluyor kahramanımız. Rengi kentiyle özdeşleşen mor. İmparator heykelleri arasında Hipodrom’a yürüyen Helen’in afacan kardeşiyle başı dertte. Ama kardeşinin dördüncü kahraman Milya’yı öyküye davet edeceğini bilse, ondan bu kadar şikayetçi olmazdı belki de. Milya, Antik Çağ Kenti Bizantion’dan. Halkın çocuğunun geçimini sağladığı denizden almış rengini; mavi. Dedesiyle balığa çıkıyor, yetişkinler tanrılara şükranlarını sunarken o tapınak bahçelerinde koşturuyor. Ta ki ayağı bir çömlek parçasına takılana kadar. Çömlek parçasının bir ucundan İstanbul’da bir mağarada yaşayan Kemik Tokalı Kız tutuyor. Çamur yoğurmayı öğrenmek istiyor bu kız, yemiş topluyor çömleklerin içine. Rengi çamurdan, doğadan, taşlardan; kahverengi. Rüyasında kendinden sonraki konuklarını görüyor kentin. Öyle ya, mağaraların yerinde göğe uzanan evler olacağını, kaçıp saklandıkları hayvanların kentlerden uzaklara gideceğini, denizlerin üzerinde köprüler kurulacağını nereden bilsin bu küçük kız; bunlar sadece rüya olabilirdi o gün için.
5 Çocuk 5 İstanbul, kent tarihini mirasıyla, sürekliliğiyle kavramak için çok değerli bir kaynak. Kentte yaşam tarih boyunca nasıldı; insanlar nasıl giyinir, nelerle vakit geçirirdi; çocuklar nelerden keyif alırdı? sorularına keyifli yanıtlar bulunabilecek kitapla ilgili etkinliklerden biri; hipodrom, tapınak, mağara gibi mekanlar üzerine konuşmak, başka kitaplarda bu mekanları bulmak, mekanlardaki hayatı konuşmak olabilir. Mağarada hayat nasıldı, insanlar temel ihtiyaçlarını nasıl sağlıyordu? sorusunun etrafında araştırmalar yapılabilir. Tarihi Yarımada’da kitaptakine benzer mekanlar aramak için kısa bir tur yapılabilir, hayaller kurulabilir. Nesneleri renkler ve sayılar üzerinden incelemek bir diğer etkinlik önerisi olabilir. Evde, kitaptaki kahramanların yaşantısında yer alabilecek nesneleri aramak da bir başka alternatif. 5 Çocuk 5 İstanbul özenli dili, yaş grubuna uygun tarihi çerçevesi ve elbette harika resimleri ile çok keyifli bir kitap. Rengini Arayan Pudra’da da söz ettiğim gibi, Betül Sayın’ın kitapları hakkında ne söylense az; okurunu sarıp sarmalayan, diyar diyar gezdiren kitaplar bunlar.
Uluslararası Çocuk Kitapları Kurulu (IBBY) İllüstrasyon Dalı’nda 2006 Onur Listesi’ne seçilen 5 Çocuk 5 İstanbul Betül Sayın tarafından yazılıp resimlenmiş ve Aralık ayında Uluslararası PEN Türkiye Merkezi tarafından tüm kitapları ‘Ayın Kitabı’ ilan edilen Günışığı Kitaplığı tarafından yayımlanıyor.
*Yazının başlığında Cemal Kafadar’ın 2009 yılında Metis Yayınları tarafından yayımlanan kitabından esinlendim.
““Kim Var İmiş, Biz Burada Yoğ İken”: 5 Çocuk 5 İstanbul” için bir yorum