Bir kız çocuğu merakla sokaktaki mama kabına bakıyor. Saçları kısa, etrafta kediler. Bazen olur, kitabın kapağını incelerken kahramanını seveceğinizi düşünürsünüz. Bir daha bakalım: kediler var, yaşıtlarına pek benzemeyen bir çocuk var ve yüzündeki ifadeden anlaşılıyor ki çözmemiz gereken bir gizem var. Maxime ile tanışmak için heyecanlanmayıp ne yapayım?
Okudukça, tanıdıkça nasıl da haklı olduğumu görüyorum. Bazen yetişkinliğime, daha çok çocukluğuma, ama bir şekilde bana çok benziyor Maxime. Her sayfada nasıl olup da onunla bu kadar geç tanışabildiğimi düşünüyorum, hayıflanarak. Ben de onun gibi kendime benzettiğim roman kahramanlarına tutkunum, evet.





Başkaca neler sever Maxime, nelerden pek hazzetmez? Zaman mekân fark etmeden okur da okur. Evde masada, yatakta, yerde; okulda sırada, bahçede, spor salonunda. Yamacında yığınla kitabı var. Yani büyükler yasaklarla, kurallarla daraltmaya yeltenseler de dünyası çok ama çok geniş onun. Sonra biricik kedisi Zerdeçal var, kitaplarından bile daha çok seviyor onu. Okumaya âşık hemen her çocukta olduğu gibi, kitaplarından çok derslerine vakit ayırması gerektiği konusunda itirazlar var bir yanında. Bir de dünyanın en büyük muammalarından biri olan, zorunlu okuma listeleri. Çocukların bir suçun cezasını çeker gibi beklediklerinin nasıl olup da bunca yıldır anlaşılmadığına şaştığımız o listeler işte, genellikle hayatın parmak sallayarak öğretileceğini düşünenlerin yazıp seçtiği kitaplar…. Maxime gibi bir kitap kurdu bile nefret ediyor onlardan! Bir tek onlardan değil ama gürültüden de nefret ediyor, eh yaşıtlarının bu konudaki kapasitesini düşününce kitaplarına ayıracak vakit bolluğunun izi daha kolay sürülebiliyor. Ama böyle olmasa keşke, onu anlayan, sessizliğine -sessizce- ses olan, kitapların ve sevginin dilinden konuşan bir arkadaş bulabilse.

Bir de kediler var demiştim Maxime’in hayatında. İşte kafasını kitaplarından kaldırıp sokak sokak iz peşinde dolanmasına sebep onlar. Günlerden bir gün, sokaktaki mama kaplarının boşaldığı görüyor bu kız çocuğu, sonraki gün bir başka sokaktakinin, sonraki gün bir sokaktakinin aniden dolduğunu. Bir görünüp bir kaybolan bu mamaların sırrı ne? Bir zorba mı var yolun sonunda yoksa yeni bir umut ışığı mı? Mahallenin eski banklarında Maxime’i nasıl bir macera bekliyor? Arkadaşlık durup beklemekle çalar mı kapımızı yoksa korkmadan, içimizden geçeni söylemeli mi karşımızdakine? Her gün görüp de varlığına aldırmadığımız insanların hikâyeleri neler? Kedianaları da mama kapları gibi bir görünüp bir kayıp mı olur? Kimimizin içini kaplayan o buzdağları nasıl yükselir? Kalıpların dışında çıkmak, ideal kahramanlardan olmamak iradi bir karar olmaz mı? Kök salmadan, özgürce yaşama arzusunun ardında büyük sırlar mı olmalı? Ebeveyn eksikliğine dramla değil kendi sorumluluğunu alıp neşesini bularak yanıt veren bir kahramanla tanışmaya hazır mısınız? Bu hacimli soruların her birine pati pati yanıtlar bulmak için Maxime burada!


Yaşıtlarının ötekisi, kedilerin yılmaz savunucusu, kitapların sevimli kurdu, hayal gücünün yoldaşı, ezber bozan arkadaşlıkların kalbi; dünyamızın bi’ değişiği. Ah Maxime, benim tatlı arkadaşım, aynı sokaklarda gezinirken nasıl fark etmedim seni bugüne dek? Maceranla öğrendim ki insanları izlememeli görmeli, belki de bu yüzden geç oldu tanışmamız ama sessiz köşelerde kitap okuyan çocukluğumun elinden tuttun hemen, hep var ol. Başka sokaklardaki sevgili kitap kurtları, kafanızı birazcık kaldırın, kedileri takip edin ve hayal gücünüzü yanınıza katıp gizemlerin peşine düşün. Ve hazırlanırken kendinizi bile kıkırdatacak dedektiflik listeleri yapmayı ihmal etmeyin. Sokakta kostüm partisi yapılmayacağını kim söylemiş?
Arkadaşlık Beklemez, Lucile de Pesloüan tarafından yazılmış ve Bahar Demirhan tarafından çevrilmiş. Kimi bölümlerde çizgi roman formatına yaklaşan kitabın çizeri, Jacques Golstyn ve yayıncısı Kırmızı Kedi Çocuk.