Geçtiğimiz günlerde okul öncesindeki çocuklarla çalışan bir arkadaşımla ölümün çocuklara nasıl anlatılabileceği hakkında konuştuk. Çocukların sorularını yanıtlamaktan kaçınmamak gerektiğinden söz etti, sonra da elzem olmadıkça bu konuyu açmaya ihtiyaç olmadığını vurguladı. En çok ölümü adıyla anmayı mı yoksa soyutlamaya başvurmayı mı doğru bulduğunu merak ediyordum sanırım.
Okumaya devam et “Varlık ve Yokluk Arasında Bilmeceler: Kaybolunca Nereye Gideriz? ile Gelmek ve Gitmek”Kategori: Okul Dönemi – 7+
Rum Tum Tugger İçin Bir Şiir: İhtiyar Farenin Kediler Kılavuzu
Bu yazıyı yazmak için bilgisayarın başına geçmeye karar verdiğim anda Neşve benden hızlı davranıp masadaki yerini aldı. Karar verdiğim anda, evet, henüz hamle yapmamışken. Kendisinin böyle şahane özellikleri vardır. Cümleyi değiştirmek gerek aslında, çünkü kendisinin şahane olmayan bir özelliği yoktur.
Okumaya devam et “Rum Tum Tugger İçin Bir Şiir: İhtiyar Farenin Kediler Kılavuzu”“Perilerin Aklı Nerede Acaba?” : İsyankâr Cadı
Sondan başlayalım. Cadılık iyidir, severim. Envaiçeşit otla dolu tezgâhlar, tavandan sarkan dallar, fokur fokur kaynayan kazanlar, yerdeki çul çaput; aklınızdaki cadı imgesi kenarda dursun ama şimdilik. Başka şeylerden söz edebiliriz, cadıların görüşünden örneğin. Cadılar hem iyi görürler hem de görmezden gelmeyi sevmezler. Sonraaa…
Okumaya devam et ““Perilerin Aklı Nerede Acaba?” : İsyankâr Cadı”“Girilmez Oda”nın Meyvesi: Hediye Tohum
Kitaplarda, filmlerdeki kimi karakterler çevresindekilerden keskin çizgilerle ayrılır. Okuldadır, sokaktadır; iş yerinde ya da evde… Herkes gülerken o somurtur, hepsi uyumludur da bir o ayrık otudur mesela ya da iyilik elden ele gezerken onun aklı fikri kötülüktedir. Özellikle bu sonuncunun öylece yerden bitmediğini anlatır bize metin, karakterin yapıp ettiklerini artık aklımızın ermediği yerde hooop diye geçmişe ışınlar bizi kurgu.
Okumaya devam et ““Girilmez Oda”nın Meyvesi: Hediye Tohum”Kraliçenin Sofrasında Rengârenk Canavarlarla: Antonio Gibi Biri
Antonio minik bir oğlan. Evde, okulda, sokakta, otobüste, her an her yerde. Öylece durduğu yerde duruyor sanıldığında bile kıpır kıpır. Salondaki sandalyenin altından göz kırparken saniyeler içinde salınmaya başlıyor göklerde. Onun yanında, bunun yöresinde, ana babasının evladı, öğretmeninin öğrencisi; herkesin bir şeyi, kimisinin her şeyi bazen. Ve her daim “göründüğünden çok daha fazlası.” Çünkü küçük bir çocuk o, her ânı yeni bir hikâye.
Okumaya devam et “Kraliçenin Sofrasında Rengârenk Canavarlarla: Antonio Gibi Biri”