Yazı kategorisi: Okul Dönemi - 7+, Okul Dönemi - 9+

Meşgul İnsanlar Diyarında Umudu Arayanlar: Kızıl Ağaç ve Kayıp Şey

ALMA (Astrid Lindgren Memorial Award) ve Hugo ödüllü yazar Shaun Tan’ın resimli kitapları Kızıl Ağaç ve Kayıp Şey hakkında yazmaya başlamadan önce bu kitapların yaygın kabulle çocuk kitabı olarak değerlendirilemeyeceğini söylemekte fayda görüyorum. Shaun Tan  resimli kitaplarını kimler için yazdığını şöyle anlatıyor: “Okuyan ve bakan herkes için. Yani merak eden; tuhaflık, gizem ve gariplikleri eğlenceli bulan, soru sormayı, hayal gücünü kullanmayı seven, dikkatini  ve zamanını bunlara adamaya hazır olan herkes için.”

Gri Bir Odada Apansız Açan

Kızıl Ağaç, kara gölgeler altında ezilen insanların yaşadığı bir yerde, umutsuz günlere uyanan, kendisini ve hayallerini arayan bir kızın hikâyesi. Herhangi bir yer ve zamana ait değil bu hikâye. Her şey kasvetli ve gridir, herkes başı önünde yürür. Hiçbir şey duymadan, görmeden yaşamaktadır insanlar. Unutulmuş bir kıyıda ışığı arayan kızın soruları ve yalnızlığı her geçen gün büyümektedir ancak derdini anlatacak kimseyi bulamaz, “dünya sağır bir makinedir.”  Daha iyi şeylerin gelmesini beklemektedir kız.

Beklediğimiz daha iyi şeyler, onları beklerken yanımızdan geçip gitmekte midir yoksa? Zaman her şeyi daha da kötüleştirmekten başka bir işe yaramaz mı bazen? Dertler büyür, kaygı dolu ihtimaller, “korkunç akıbetler” yaklaşır ama yılmaz kız, “Bazen bilemezsin, ne yapman gerektiğini, aslında kim olduğunu veya nerede bulunduğunu.” der  ve umudu arar sabırla. Fakat çabasına rağmen her yeni gün bir öncekinin aynısıdır sanki, hayat böyle geçecek gibidir…  Gri, kararlı tekrarlarla. Peki umut biraz da çat kapı geliveren değil midir? Öyledir bazen, bir gün hiç beklemediği bir şey olur kızın, gri odasının ortasında kızıl bir çiçek açar.  O çiçeğin “tam da hayal ettiğin gibi” koca bir ağaca dönüşmesi değil midir?

Kızıl Ağaç hayatta kalmak için çabalarken kendisini ve aydınlığı kaybeden insanların öyküsünü anlatıyor. Bu yüzden kitabın kahramanın bu küçük kız değil kasvetli bulutlar altında sürünürcesine koşturan, her zaman bir şeylere yetişmeye çalışan, yalnızlık ve çöküş içindeki insanlar olduğunu düşünüyorum.  Sokağın köşesinde duran şapkalı adam, evet o, sizsiniz belki de!

Shaun Tan, Kızıl Ağaç’ta çocuk ve yetişkinlerin duygularını açığa çıkarmak için metaforlar kullandığını söyler. Söz ettiği “korkunç akıbetler” çocuklar için canavarlar ya da okul, yetişkinler için ise felaketler ya da hastalık olabilmektedir.  Her okur kendi korkusuyla karşılaşabilir, yüzleşir ve ağacını arar bu kitapta.

Her An Meşgul İnsanların Arasında Kaybolan “İnsan”

Kayıp Şey, şişe kapağı koleksiyonunu genişletmek için yola çıkan bir çocuğun, sahilde kırmızı ve kocaman “şey”le karşılaşmasıyla başlar.  Şey, tüm heybetiyle orada dikilmektedir ancak insanlar öylesine meşguldur ki onu farketmezler bile.  Çocuk, kayıp olduğunu düşündüğü bu şeyi oradan uzaklaştırmaya karar verir; sokaklarda yürür, tramvaya binerler birlikte.  Yollardaki meşgul insanların da sahildekilerden farkı yoktur, salonlarındaki bu koca kırmızı şeyi görmeyen anne babasının da… Arkadaşı Pete şeyin bir yere ya da birine ait olmadığını düşünse de kahramanımız,  kayıp şeyi mutlu etmek istemekte, onu geldiği yere, köküne ulaştırmaya çalıştırmaktadır.  Tabi öncelikle bu yeri bulmak gerekir.

Bu koca, kırmızı şey nereden gelmiş olabilir? Kime aittir? Dahası bu şey nedir? İlk olarak bir gazete ilanında gördüğü Ivır- Zıvır Bakanlığı’na götürür onu. Ancak açıktır ki, orada bırakılan her şey unutulmak ve terk edilmek  için getirilmiştir, şey buraya ait değildir. Daha zahmetli bir yolculuğa çıkarlar sonra, çocuk ipuçlarını takip eder, şeyi  diğer kayıp ve kimliksiz şeylerin bulunduğu bir mekâna ulaştırır. İçerideki hiçbir şey oraya ait değil gibidir, ama nedense hepsi mutlu görünmektedir. Bu görüntü çocuğun şeyle vedalaşmasına yetecek midir? Ve birlikte geçirdikleri bu yolculuk, onun diğerlerinden ayrılmasını, kayıp şeyleri fark eden gözlerinin hep açık kalmasını; gören, duyan, hisseden bir insan olmayı unutmamasını sağlayacak mıdır yoksa her yetişkinin bir gün meşgul insan olması kaçınılmaz mıdır?

Kayıp Şey de tıpkı Kızıl Ağaç gibi rutinin ele geçirdiği, yanlarından geçen kocaman kırmızı şeyleri bile fark edemeyecek kadar meşgul insanların zaman ve mekândan bağımsız, kasvetli hikâyesi. Kalabalık tramvay istasyonlarına, bürokrasi fışkıran gazete ilanlarına bakın, orada her geçen gün biraz daha çürüyen insanlığı göreceksiniz.

Shaun Tan’ın yalnızlık, sistem ve çürüme üzerine söyledikleri  yeni ya da farklı şeyler değil. Farklı olan Tan’ın söyleyişi, dili. Ders vermeye çalışmadan, okurunu mesaj verme kaygısıyla yormadan çiziyor Tan.  Kızıl Ağaç da Kayıp Şey  de çok başarılı çizimlere sahip kitaplar. Shaun Tan’ın çizgileri öylesine güçlü ki tüm metni silseniz, kitabı çizimler üzerinden okumaya devam edebilirsiniz. Bu cümleyle farklı okumalara elverişli çizimlerden söz etmiyorum, herkes aynı hikâyeyi okuyacak bana kalırsa; hayallerini arayan  bir kız çocuğu ya da tramvay bekleyen meşgul bir adam olarak kendi hikâyesinin çizgilerde dile gelişini.

Tan’ın Kitapları Çocuklara Uygun Mu?

Yazının başında da söylediğim gibi Shaun Tan resimli kitaplarını merak eden herkes için hazırlıyor. Kitaplardaki kasvet, hüzün gibi duygular ya da sistem, tektipleşen insan temaları, çizimlerdeki koyu renk kullanımı, yoğun detaylar nedeniyle çocuklara uygun olmadığını düşünenler olduğunu biliyorum ancak  herhangi bir yaş grubunu çemberin dışına iten hikâyelerle karşılaşılmıyor bu metinlerde. Anlatılan durumlar, farklı anlamlar yüklenerek, çocuk ya da yetişkin her bireyin hayatında karşılık bulabilir. Bu çok meşgul insanlar, çocuklara gösterilen ‘iyi gelecek fotoğrafları’ da aslında:  Hep daha yukarıya ulaşmaya çalışan ve fark etmeden kendisini bile yok sayan, çürümeye başlayan insanlar. Çocukluklarını kurallar ve idealler arasında geçiren küçük okurlar hayallerin ve aydınlığın peşinden gitmeyi, umudu beklerken yılmamayı görecekler bence. Özellikle Kızıl Ağaç’daki arayış hikâyesinin değerli olduğunu düşünüyorum bu açıdan.  Tan’ın kitaplarında hüzün, yalnızlık ve kasvet var ama karamsarlığa yer yok bana kalırsa.

Bütün bunların yanında Kayıp Şey’le ilgili, daha uzun bir yazının konusu olmak üzere ötelediğim bir eleştirim var:  Shaun Tan’ın insanı yalnızlaştıran düzeni, temelde teknoloji üzerinden yorumlayışı, yalnızlaşmayı arka planlardaki detaylarda matematik ve fen bilimleri formülleriyle somutlamaya çalışması ile kitapta bürokrasi olgusunun çocukken  etkilendiğini söylediği Hayvan Çiftliği çerçevesinde ele alınışıdaki  -hatta bakanlık amblemleri  Hayvan Çiftliği’ndeki karakterlerle resmedilmiş-  Orwellyen bakış.

Kızıl Ağaç ve Kayıp Şey, gri şehirlerde aydınlığı arayan tüm okurlara tavsiyemdir. İnsana dair olan, kasvetli bulutlar altındaki şehirlerde meşgul ve yalnız olmak değil, yalnızlaşma ve çürümeye karşı umudu aramaktır bence. O gri odalarda kızıl çiçekler yetişir elbet, yeter ki kayıp şeyleri gözden kaçıracak kadar öne eğilmesin insanın başı.

Kızıl Ağaç Seda Ersavcı, Kayıp Şey ise Sinan Okan tarafından çevrilmiş. Kitapların yayıncısı ise İthaki.

Bu yazı 18.12.2013 tarihinde soL Kitap’ta yayımlanmıştır.

Meşgul İnsanlar Diyarında Umudu Arayanlar: Kızıl Ağaç ve Kayıp Şey” için 7 yorum

  1. Kitapları yeni okudum, haklarında bulabildiğim en güzel yazı olmuş. Elinize sağlık Işıl. Selamlar… Arzu

    1. Çok teşekkür ederim güzel yorumlarınız ve tavsiyeniz için. Renklerin korkunç grilikleri aşıp sokaklara taştığı günlere…

  2. Nasıl güzel anlatmışsınız, keyifle okudum. Blogunuza bayıldım hemen takibe aldım.
    Shaun Tan’ın hikayelerini ve resimlerini çok seviyorum. Kayıp Şey, Eric, Ağuatosböceği ve Şakıyan Kemikler kitapları kitaplığımda mevcut. Kızıl Ağaç kitabının da bu ciltli kapak baskısını o kadar uzun zamandır arıyorum ki anlatamam 😦
    Keşke daha önce karşıma çıksaydı da alsaydım 😦

    1. Ne zamandır vakit ayıramadığım bloğuma hemen dönmek için yüreklendiren yorumunuz için çok teşekkür ederim. Hiç tanışmadığım insanlarla aynı kitaplara aynı tebessümle baktığımı bilmek öyle mutlu ediyor ki beni. Shaun Tan’a, griliklerde kaybolmuş insanların karşısına çıkıveren garip makinelere, duvarlarda açan çiçeklere…

Yorum bırakın