Yazı kategorisi: Okul Öncesi - 3+, Okul Öncesi - 5+

Bir Minik Yara Bandı ya da Milyonlarca Öpücük: Sevgi Nedir Acaba?

Biz yetişkinler her gün kullandığımız kelimelerin düşündürdükleri, hissettirdikleri üzerine pek az konuşuyoruz, özellikle anlamlar söz konusu olduğunda, bir nevi ezbere yaşamak yaptığımız. Yetişkinlik örneğin, olgunlaşmayı yüceltirken sıkıcılığı üzerine söylediklerimiz hep eksik sanki. Anlamları üzerine düşündükçe soğuduğum bir kelime yetişkinlik, o yüzden Monika gibi “büyükler” diyeceğim bize, çocukluğun soruların birbirine çarptığı meraklı günlerini geride bırakan ‘olgunluğa erişmiş’ kimselere.

Seviyorum. Sevgili. Sevmek. Seviyor, sevmiyor. Sevgi. Bir solukta çıkıveriyor ağzımızdan şimdi, peki nasıl öğrenmiştik vaktinde sevmeyi, ne düşünmüştük hakkında, anımsamıyoruz büyük ihtimalle. Hatırlamaya mı çalışıyorsunuz hızlıca, sakin olun, şahane bir yol göstericimiz var, sorularını atsın üzerimize, onlarla yürüyelim çocukluk hafızamızın dehlizlerine. Monika, namıdiğer Minimoni, öpücüğün rengini ararken tanıştığımız o kırmızı bisikletli, meraklı mı meraklı minik kız, sevmek ne demek diye soracak her sayfada biz okurlarına, büyükler ezberlerini unutacak, küçükler sorularının peşine sorular ekleyecek heyecanla.

Minimoni rengârenk bir çocuk; düşünüp hissettiklerini dile getirmede mahir, sorularının peşinden giderken meraklı ve cesur, tükenmeyen neşesini dünyamıza saçmada cömert. Bir sürü şeyi çok seviyor, biricik oyun arkadaşı, köpeği Mars’la yürüyüş yapmayı örneğin ve brokoli yemek gibi bir sürü şeyden de hoşlanmıyor. Büyüklerin dünyasının keskin doğruları küçüklerin dünyasında kabul görmek zorunda değildir ne de olsa, değil mi? Çünkü küçüklük, o doğruları kıkırdayarak yamultmak biraz da. Monika en çok Mars ile anlaşıyor, Mars en çok Monika ile, bu bağ doğrularının eğri büğrülükte buluşmasından doğmuş olabilir. Başka sebepleri de vardır elbette. Mesela, büyüklerin en anlaşılmaz sohbet konularından birine, sevgiye daha yakından bakmak gerekebilir.

Bir küçük, bir büyüğe sevgi hakkında sorular sorsa, yanıtı bulmak güç olabilir. Elle tutulur bir nesne değildir, kokusu, rengi tarif edilemez. Hakkında onca şey yazılıp çizilir ama adlı adınca görülemez varlığı. Hakkındaki sözler hep iri iri. Gücünün her şeyi değiştirmeye yettiği söylenir. Hem çok güçlü hem çok hassastır aynı anda. Hem iyi şeylerin köklü ağacı, hem minicik anlarda beliren bir filiz. Bir öpücükte midir sevgi yoksa bir kelebeğin uçuşunu için pır pır ederek izlemede mi? Bulutların üstüne çıkarıyorsa bizleri, göklerde mi aramalı onu? Neden hep böyle şiirli, şarkılı meraklarda gizlendiğini düşünmemiz? En sevdiğimiz yemekten koca bir tabak konsa da önümüze kaşıklasak, e sevgi değil midir ona karşı hissettiğimiz? Sevgi orada, burada, şurada. Monica’nın sorusu bol, kafası karışık. Kafası karıştıkça çoğalıyor soruları hatta, ne mutlu ona! İşi zor, kabul, çünkü cismi belirsiz olsa da ismi dilden dile gezinen bir efsaneyi arıyor gibi biraz da. Sevgi nedir? Asya’ya sorsanız emektir, bence kediciğimin her bir tüyüdür, kediciğime göre de yaş mama kutusunun tıkırtısıdır belki… Sevgi bende, sende, onda.

Minimoni, kıpır kıpır taşların üstünde seken merakıyla, hepimiz için arıyor bu sorunun yanıtı. Yaşıtları için birlikte bir oyun kurar gibi, düş gücünün izinde, koltuk minderlerinin arasından çıkıp ejderhalara sarılarak, rüzgârı selamlayıp makarna hüpleterek. Büyükler için, soru dolu zamanlarımızı anımsayıp kelimelere anlamını verenin onu yinelemek olmadığını fısıldayarak. Ve hep neşeyle, saf neşeyle, zıp zıp zıplayarak! Düşünmek, sen ne eğlenceli şeysin böyle.

Sevgi. Dilden dile, elden ele büyüdüğün günlerin hayaline, Minimoni’nin dediği gibi, “Yüzlerce öpücük! Binlerce öpücük! Milyonlarca öpücük!”

Sevgi Nedir Acaba?, Rocio Bonilla tarafından yazılıp resimlenmiş. Halil Türkden çevirisiyle Günışığı Kitaplığı tarafından yayımlanıyor.

Yorum bırakın