Günlerden bir gün adı uğursuzlukla anılan dükkanın önüne bir araba yanaşmış ve önceki kiracıların akıbetini anımsayan mahalleli şaşkınca fısıldaşmaya başlamış.
Okumaya devam et “Dünyanın En Lezzetli Etinin Peşinde: İncik Tom’un Sırrı”
Günlerden bir gün adı uğursuzlukla anılan dükkanın önüne bir araba yanaşmış ve önceki kiracıların akıbetini anımsayan mahalleli şaşkınca fısıldaşmaya başlamış.
Okumaya devam et “Dünyanın En Lezzetli Etinin Peşinde: İncik Tom’un Sırrı”
Bizim evde iki yatak, üç bisiklet ve dört koltuk var. Bolca kitabımız da var, ama balığımız yok. Ev büyükçe ama biz sığmıyor gibiyiz yine de. Ev arkadaşım, ben giderken de evde, dönerken de. Zaten yatağa arada bir geliyor, koltuklarda tırnakları törpülüyor, bisikletlere bakıp bakıp şaşırıyor; mutfağı güneşlenmek, salonu da pencereden sokağı izlemek için kullanıyor. Kitaplar en çok raflardan aşağı atarken hoşuna gidiyor. Balığımız olsaydı… Olamazdı. Piero ile Marcello’nun varmış işte, dememe kalmadı, uyudu. Okumaya devam et “Bir “Biz”e Yeter: Postacı Piero ile Gece Bekçisi Marcello”