Kedilere bayılıyorum, Ursula K. Le Guin’e de öyle. Kanatlı Kediler Masalı’nı dinlemem kaçınılmazdı yani. Mülksüzler’le Yerdeniz’le okurunu yeni diyarlara yolculuklara çıkaran Le Guin enfes bir masal yazmış. Muazzam yaratıklar olan kedilere bir de kanat eklemiş ki, yamaçlarında yaşamak için yanıp tutuşalım.

Araba tekerleri, çöpler, köpekler, tekme savuran ayaklar arasında sütten nasibini almış, dört bakımlı yavru ve onlara türlerinin inceliklerini öğreten anneleri… Anne kedi Bayan Emma Tekir yavruları için endişeli çünkü korkunç bir mahallede yaşamaktalar. Komşularının derdiyse bambaşka: Emma Tekir’in yavruları neden kanatlı? Emma’ya göre kanatlar, bebekler doğmadan önce, o mahalleden uçup gittiğini gördüğü rüyayla ilişkili olabilir. Sebep rüya mı bilmiyoruz ama Emma’nın yavruları Telma, Robin, Ceymi ve Hena çok güzel ve bir hayli kanatlı! Emma kanatların yavruların hayatını kolaylaştırabileceğini düşünmekte ve duygusallık çemberine takılmadan, olanca kararlılığıyla “Uçun bu korkunç yerden.” demekte.Telma, Robin, Ceymi ve Hena’nın bina çatılarında dinlenip, güvercinle dalga geçtikleri yolcukları böyle başlıyor işte. Asfalttan başka zemin tanımamış olan patiler nerelerde adımlayacak bu yolculuğun sonunda? Peki o şahane kanatlar nerelerin üzerinde çırpılacak? Ormanlar? Sular? Dar bir sokağın kaldırımları? Kalabalık şehir meydanları? Yollarının nerelere düştüğünü merek okuruna kalsın, ama gittikleri hemen her yerde işittikleri tek şeyi tahmin edebiliyoruz hepimiz. Kanatlı kediler mi? Kanatları olan… kediler? Kuşlara göre minik yavruların kanatları adaletsizlik göstergesidir, örneğin. Kediler onlar için tehlike olmaktan çok uzaktır ama olsun hem kedi hem kanatlı olmaları kabul edilemez bir durumdur! Bu sohbetleri uzaktan ve hiç de dostça olmayan bakışlarla izleyen baykuş bu gidişe dur demeye karar verir aklınca. Böylece başlar kanatlı kedilerin biraz hüzünlü günleri. Eski hayatlarını konuşurlar o günlerde. Onları kovalayan ‘ayakkabıları’; onları sıkıp, canlarını yakan ‘eller’i… Ama Hena’nın ‘eller’le yeni bir hikâyesi vardır. Bu ‘eller’ onu görünce kovalamamış, bir şey fırlatmamış, ayaklar onu tekmelememiştir. Bu yeni ‘eller’in adı Suzan’dır ; Hena yemek yerken, uçarken, dolaşırken hayretle onu izlemektedir ve annelerinin tarif ettiği “doğru eller türü”nden gibi görünmektedir bu kız. Hena’nın deneyimi kardeşlerinin hem ilgisini çeker hem de onları korkutur. Peki ya kedilerin merakını dizginlemek mümkün müdür? Yeni ‘eller’le çıkılacak yeni yolculuklar kapıda mıdır yoksa?

“Ah, Henri,” diye fısıldadı Suzan, “kanatları tüylü tüylü.”
“Ah, Ceymi,” diye fısıldadı Hena, “elleri nazik nazik.”
Kanatlı kediler ve onların yeni dostlarını anlatan bu ilk kitabın adı Dört Yavru. Masal, Yuvaya Dönüş, Yeni Arkadaş ve Kentte Tek Başına ile sürüyor .
Ursula K. Le Guin’i tanıyan herkes ondan minik kedinin yolda hırçın köpekle karşılaştığı bir masal beklenmeyeceğini billir. Kanatlı Kediler Masalı’nı işittiğimde karşıma hayalgücünü paslanmaktan kurtaracak bir hikâye çıkacağını biliyordum, hünerli dili aklıma ve yüreğime değecekti . Ama bu masal beklediğimden de çok, çok güzel. Baykuşlardan soğuyabilecek kadar girdim dünyasına. Yavrular “eller” ve “ayakkabılar”ın onlara yaptıklarını anlattıkça ezildim çaresizlikten. Çocuklar masallar, mitler ve rüyaları sırtlanan bu güzel zihinle tanışsın, hayalgücünün sınırsızlığının keyfini sürsün diyenlere tavsiyemdir. Masal hakkında büyük övgüler dışında söyleyebileceğim bir şey yok. Çizimleri de çok beğendim, kanatlılarını değilse bile kedileri iyi tanıyan bir elden çıktıklarını düşünüyorum.
Ursula K. Le Guin’in yazdığı Kanatlı Kediler Masalı’nı S.D.Schindler resimlemiş. Günışığı Kitaplığı tarafından yayımlanan kitabın çevirisi Naz Beykan’ a ait.
Aşağıdaki alıntı Ursula’nın Çocuk ve Gölge* isimli yazısından. Masal ve rüyaya dair; Andersen, Jung ve Tolkien’la bezeli çok keyifli bir yazı.
“Büyük fanteziler, mitler ve masallar gerçekten de rüyalara benzer; bilinçdışından bilince seslenirler, bilinçdışının diliyle, simgeler ve arketiplerle. Kelimeleri kullansalar da, müzik gibi işlev görürler; sözel akıl yürütmeyi devre dışı bırakıp doğruca söylenmeyecek kadar derinde yatan düşüncelere giderler. Hiçbir zaman tam olarak aklın diline tercüme edilemezler; onların anlamsız olduğunu, ancak Beethoven’in Dokuzuncu Senfonisi de anlamsız bulan bir mantıksal pozitivist iddia edecektir. Oysa son derece anlamlıdırlar ve ahlak açısından, içgörü açısından ve büyüme açısından faydalı, pratiktirler”
*Çocuk ve Gölge- Kadınlar, Rüyalar, Ejderhalar, Ursula K.Le Guin, Metis Yayınları





“Ancak Rüyalar Bu Kadar Sınırsız Olur: Kanatlı Kediler Masalı” için bir yorum