Bazı meseleler vardır, fazlasıyla sarih görünür başta, kısacık bir değini yeterlidir onlar hakkındaki konuşmayı tamamlamaya. Herkes karşısındakinin de benzer şeyler düşündüğünü bilir sanki, bu yüzden uzatmaz sözü. Diğer yandan sanki birer dipsiz kuyudur bu meseleler, sözler, saatler tükenmez onlardan bahsederken. Ortaklaşılır ortaklaşmasına ya, ortaklaşılan her ne ise yaşayışı başka başkadır.
Derin ya da sığ, aynı dilden konuşarak ya da ayak direterek kendi söylediğinde, genelgeçer hislerden konuşmak en ketumlar için bile daha kolaydır sanki. İnsanın kendi sesine, sözüne kulak kabartması, gözlerini varlığına çevirmesi, kendi ezberini bozması, duvarlarına toslamasıdır asıl zor olan. Aynalar anlamdan anlama koşar, hem benliğe yönelen soruları taşır sırtında, yüzleşmenin aracıdır hem ağzında onlarca yaftayla bir koca dünyayı yansır. Meçhullerden meçhullere akan bir nehirdir ve aynı anda o nehirde köprü.
Malena kendi seslerini dinlemekten yorulmuş bir kız, “Aynalardan dökülen gülüşleri saklar.” sandığında. Aynalar konuşur; onlar konuştukça yansısı uzaklaşır sanki. Aynalar onlarla barışık olanların sözcüsüdür çünkü, yüzyıllardır duyup biriktirdiklerini tekrar etmeyi sever. Büyük sorunları çözebilmek için en başa dönmek doğru bir tercihtir çoğu zaman, Malena büyük ihtimalle bundan habersizdir, ama her şeyin başladığı yere, karnına doğru bir yolculuğa çıkar, o çok önemli denen iç güzelliğini bulmaya. Ömrünün en uzun yolculuğunda bilmediklerini görür, bildiğini sandıklarını ile sınanır, düşer kalkar ve nihayet öyle bir his çıkar ki karşısına, kelebeklere yoldaş olur.
Malena’nın Aynası’nı ilk gördüğümde okuyamadım. Defalarca resimlerine baktım, uzun uzun, tekrar tekrar. Tıpkı Malena’nın yolculuğu gibi hem ilk andan çok şey söyleyen hem de her bakışta başka bir kapıyı aralayan çizgiler bunlar. Metin kelimesi yazıyla özdeşleştiğinden sanırım, resimli kitaplarda çizginin işlevini yazıya katkısı üzerinden okuma eğilimi baskın. Ben de bu hataya sıkça düşüyorum, çizgilerin hakkını yeterince teslim edemiyorum. Ama metni destekleyen/metinle bütünleşen değil tek başına birer metin olduğunu haykıran çizgilerle de çocuk kitaplarında çok sık karşılaşılmadığını da söylemek gerek belki. Çizgilerine vurulduğum, öyküyü okumayı ertelediğim kitaplarla karşılaştım elbette ama Malena’nın Aynası gibi ilk andan konuşmaya başlayanına çok da aşina değilim. Kesinlikle yaşı olmayan bir kitap bu. Kendi sesinden yorulan okura soruyor: Sahi kendi sesini hiç duydun mu daha önce? Dünyanın sözü, ezberi, yargıları; ezeli yüklerimizin açmazında sağa sola savrulan ve tanışmaya fırsat bulamadığımız suretimizi aynaya davet. Kuşkusuz zor, biraz acı verici hatta, ama nasıl da özgürleştirici. Bazı kitaplar uzun yolculukların sözünü taşır, dilerseniz buna ‘çocuk kitabında felsefe’ dersiniz, dilerseniz ‘hayat dersi’ ya da ‘bir yüzleşme fırsatı’. Malena’nın Aynası, işte o kitaplardan biri. Kendi gibi, üzerine söylenecek öyle çok şey vardır ki… Ama gerek var mıdır ki böyle uzunca konuşmaya?
Malena’nın Aynası, Elena Ferrandiz (artık bir kulağım ürettiklerinde olacak) tarafından yazılıp resimlenmiş ve Miguel ve Ö.T.E.K.İ.’de de imzası olan Saliha Nilüfer tarafından çevrilmiş. Kitabı çok sevmemde şahane çevirisinin etkisi büyük. Kitap, Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanıyor.
“Surete İlişen Kelebekler: Malena’nın Aynası” için bir yorum