Yazı kategorisi: Okul Öncesi - 3+

Birer Numune Alalım Lütfen: Kafasına Edeni Bulmaya Çalışan Küçük Köstebeğin Hikâyesi

Miyopluğun nasıl büyük bir bela olduğunu çeken iyi bilir.  Gözlüksüz dünyanın geniş bir sis bulutu olmak dışında bir tarifi yoktur bizim için.  Sabah takılıp akşam çıkarılan gözlüklere iyice alışınca onsuz yaşayamaz hâle gelirsiniz, hele de ezberiniz dışında bir gün geçiriyorsanız trafik yön tabelalarının doğruluğunu havaya zıplayarak kontrol eder, binmeniz gereken otobüste olduğunuzu bilseniz dahi bir de şoföre danışırsınız.

Kafasına Edeni Bulmaya Çalışan Küçük Köstebeğin Hikayesi
Kafasına Edeni Bulmaya Çalışan Küçük Köstebeğin Hikayesi

En azından bende böyle olur, gözlüksüz olmanın beni savunmasızlaştırdığı düşündüğümden olsa gerek sürekli gardımı alarak yaşarım o günü. Velhasılıkelam miyopluğun biraz zor olduğunu düşünürüm. Haklıyım da. Günün birinde gelip biri  kafanızın ortasına ediverse ve siz onun kim olduğunu göremeseniz ne hissederdiniz? Köstebek de şu an aklınızdan geçenleri hissetti işte. Çok öfkelendi. Çok ama! Kararlıydı, bulacaktı kafasına edeni. Suçluyu açığa çıkaracak biricik kanıtı intikam nişanesi gibi taşıyıp kafasında, daldı ormana. Köstebek’in kafasına konuverince havalı bir saç modeline dönüşen bu kanıtla ilgili bildiklerimiz şunlar: Yuvarlak, kahverengi ve sosise benziyor. Herkese tek tek sordu Köstebek, “Kafama eden sen misin?” diye. İlk olarak bu soruya hayli alınan Güvercin’e. Güvercin’in masumluğunu ispatlamak için yere bırakıverdiği numune kanıtla uyuşmadığından yoluna devam etti Köstebek. At’a sordu bu kez aynı soruyu. Köstebek’i derin bir hayranlığa sürükleyen numuneleri yere bırakırken şöyle dedi At: “Ben mi? Yoo. O nasıl soru öyle, bak benimki böyle.”

"...gübrelere derin bir hayranlıkla baktı"
“…gübrelere derin bir hayranlıkla baktı”

Aynı soru Tavşan’a soruldu, sonra yılmadan Keçi’ye ve İnek’e. Kanıtın sahibi Keçi ya da İnek değildi, peki ya domuz olabilir miydi? Her bir numunede daha çok şaşırdı Köstebek. Kimine hayran kaldı kiminden hızla uzaklaştı.  Sonra kafasındaki nişanenin kaynağını bilebileciğini düşündüğü kara sineklerle çakıştı yolu. Sinekler şıııp diye tespit ettiler geçen zamanda Köstebek’in kafasında iyice yer eden numunenin sahibi. Şüpheli, şüphesiz ki…

Suçlu yakınlarda mıydı acaba? Ya kapısını çalıp eli boş döndüğünü düşündüklerinden biriyse? Neler oldu, kimi buldu, derdini nasıl anlattı da toprağına gülümseyerek döndü acaba minik Köstebek?

Kanıt tetkik edilirken...
Kanıt tetkik edilirken…

Kafasına Edeni Bulmaya Çalışan Küçük Köstebeğin Hikâyesi çok okunan bir kitap. Çok seveni, pek çok da tiksineni var anladığım kadarıyla.  Ben çok sevenlerdenim . Öncelikle kitapla ilgili en sık dile getirilen eleştiriye yanıt vereyim: Evet, bence gerekli bir kitap. Konusu kaka, dışkı -ya da her ne diyorsanız siz aranızda- olan bir kitap okumanın nesi “pis”? Çocuğa yediklerinin sindirim sisteminden sonra boşaltım sisteminin konuğu olduğunu anlatıyorsunuz… (Umarım anlatıyorsunuz. Çocuğunun kalabalıkta tuvalete gitmek istediğini söylemesini utanç vesikası sayan ana babalar var çünkü.) Çocuk kendi ettiğini tanıyorsa, tıpkı kendisi gibi diğer canlıların da yediklerini çıkardığını bilmesinin nesi yanlış?  Kocaman bir inekle minicik bir tavşanın dışkılarının farkını bilsin, kabaca bir fikri olsun bu konuda da. Bu mesele üzerine konuşmanın bir sınırı olmalı mı, dilediğince sorup, konuşabilececeği bir başlık mı onun için? Ben çocuk aklının özgürlüğü karşısında şapka çıkaranlardanım. Bu mesele de dilediği gibi konuşup, sorabileceği bir başlık bence haliyle. Zoraki zorlaştırılmış bir meseleyi böylesi keyifli bir hikâyeden okumanın ne zararı olabilir? Bir de kafasına edeni bulmaya çalışıp aynı şeyi ona yapması konusundaki eleştiri var ki, bu bence diğer başlıktan çok daha mühim bir konu. İntikam alma, hoşlanmadığı bir davranışa aynı tavırla cevap vermenin, diğer tüm konularda olduğu gibi, kitaba özel olarak değerlendirilmesi ve doğru ya da yanlış görülen üzerine konuşulması gerektiğini düşünüyorum. Çocukların bir kitaptan edindiklerine yön veren, günlük hayatta şahit olduğu davranışlar, biziz. Nasıl intikam almadan soluksuz kalan, öç tutkunu bir birey olmasını pompalamıyorsak her yapılanı affeden, karşısındakinin hata yaptığını tesadüfen anlamasını bekleyen bir birey olmasını gerektiğini de anlatmamak gerek bence. Her şeyi kararında, hayattan, hayat gibi, anlatmak yani.

Konuyu fazla dağıtmadan diyorum ki, Kafasına Edeni Bulmaya Çalışan Küçük Köstebeğin Hikâyesi harika bir resimli kitap. Eleştirileri çocuklar üzerinden değerlendirsem de çocuk kitabı demediğimi fark etmişsinizdir, kesinlikle yaşsız bir kitap elimizdeki. Bol kahkahalı bir hikâyeye çok keyifli resimler eşlik etmiş. Özellikle Köstebek’in o meşhur soruyu sorduğu andaki  hışmını, yanıtın boyutuna göre değişen ifadelerini görmelisiniz; At’ın dışkısı karşısındaki hayranlığı, Tavşan’ınki  karşısındaki küçümsemeyi… Katı terbiye tutkunlarını, konunun gerekliliğini sorgulama komiserlerlerini boş verin, çok gülecek, çok eğlenecek, çok öğreneceksiniz.

Werner Holzwarth tarafından yazılan Kafasına Edeni Bulmaya Çalışan Küçük Köstebeğin Hikâyesi, Wolf Erlbruch tarafından resimlenmiş. Bahar Siber tarafından çevrilen kitap İletişim Yayınları’nda.

Kitabın Xiltê Biçûk ê ku Dixwest Bizanibe ka kê bir ser Serê Wî de Kiriye ismiyle Kürtçe baskısı da mevcut.

Yorum bırakın