Her şey yedi yıl evvel başladı. Yedi yıl evvel “Kucak, yoksa ciyak” günlerinde. Üç basamak ve çekim gücü yüksek o kırmızı düğme sahnedeydi. Annesinin “bu bir mucize.” diyen sesini duyduğunda fark etti olağanüstü güçlerini Maurice Ackerman. Pardon, Süperackerman!
Okumaya devam et “Ayağına Apartman Düşenler, Kendini Kırmızı Balık Sananlar ve Momolar: Süper Kahramanlar Yüksekten Korkmaz”Etiket: iletişim yayınları
Bir Dayanışma Sirki: Ö.T.E.K.İ. (Gizli Topluluk)
Franz Kopf, on yaşında, okulun popüler çocuğu ya da öğretmenlerinin gözdesi değil, herhangi bir şeyde ‘en iyi’ olmakla alakası yok; adlı adınca ‘normal’ bir çocuk işte. Yani onlardan biri değil; köşelerde tek başına oynamaz, boyu çok uzun değildir, kendine has bir giyim tarzı yoktur, yürüyüşü herkesinki gibidir. Franz Kopf, on yaşında, bir ‘öteki’ değil. Ambliyopi diye bir terimle tanışmadan önce değildi en azından. Okumaya devam et “Bir Dayanışma Sirki: Ö.T.E.K.İ. (Gizli Topluluk)”
Birer Numune Alalım Lütfen: Kafasına Edeni Bulmaya Çalışan Küçük Köstebeğin Hikayesi
Miyopluğun nasıl büyük bir bela olduğunu çeken iyi bilir. Gözlüksüz dünyanın geniş bir sis bulutu olmak dışında bir tarifi yoktur bizim için. Sabah takılıp akşam çıkarılan gözlüklere iyice alışınca onsuz yaşayamaz hale gelirsiniz, gözlüklerinizi takmadığınız gün burnunuzun ucunu bile göremediğinizi düşünürsünüz. Hele de ezberiniz dışında bir gün geçiriyorsanız trafik yön tabelalarının doğruluğunu havaya zıplayarak kontrol eder, binmeniz gereken otobüste olduğunuzu bilseniz dahi bir de şoföre danışırsınız. Okumaya devam et “Birer Numune Alalım Lütfen: Kafasına Edeni Bulmaya Çalışan Küçük Köstebeğin Hikayesi”