Hafıza ve öğrenmeden ne zaman söz edilse, konu döner dolaşır bisiklet sürmenin asla unutulmadığına gelir. Bir bisiklet selesinden kaç yıl ayrı kaldığınız zerrece önemli değildir bu iddiaya göre; ilerlemek için oturmak yeterlidir. Ancak iddianın bilimsel araştırma ya da yaygın deneyimle destekleniyor oluşu ikna etmez beni hatta ne yalan söylemeli biraz kızdırır. Çünkü ben bisiklete binmeyi sürekli unuturum!
Kuşkusuz bu sürekli unutuşta ilk bisikletimle geçirdiğim yaz tatilinin acı bir deneyimle sonlamış olmasının etkisi büyüktür. Aradan geçen 19 yıl boyunca bu anının bende korku yaratmadığına, bisiklete binmek istediğime ama hatırlayamayacağıma inandım. Zaten İstanbul’un keşmekeşi bol semtlerinden birinde yaşıyordum, bisiklete binmek bayağı büyük bir hayal olabilirdi ancak. Mavi Fil Tombik’le de geniş caddelerinde bisikletlerin dolandığı şehre taşınacağım günlerde karşılaştım. Hemen sarıldım ona. İkimiz de bisiklete binmeyi bilmiyorduk ve ikimiz de tombiktik! Okurunu bulan kitap, kahramanını bulan okur; işte uyum budur. Yeni şehirdeki ilk haftamda bir bisiklet aldım. “Daha önce bindiğin için hemen hatırlayacaksın” dendi. İşler söylendiği gibi gitmedi ama zor da olsa öğrendim (arada aklıma Tombik geldi). Nasıl bu kadar geç kalabildiğime kızdım tadına vardıkça, kış boyu yağmurun dinmesini bekledim, bisikletle dolu hayallerle. Ama o da ne? Bahar gelmiş ve ben bisiklete binmeyi yine unutmuştum. Her adımı tekrarladım. Bu sefer asla unutmam dedim. Şaka yaptığımı düşünebilirsiniz ama ertesi bahar yeniden ve en baştan öğrendim bisiklete binmeyi. Sonra yeniden ve yeniden. Bu kış yine yağmurların dinmesini beklerken Mavi Fil Tombik ilişti gözüme. Onun macerasının nasıl sonlandığını unutmuşum aradan geçen zamanda.
Tombik her biri ayrı türden beş arkadaşı ile ormanda yaşayan mutlu bir fil. Uçuyorlar koşuyorlar, hop hop hoplayıp zıp zıp zıplıyorlar. Bedenlerinin ve yeteneklerinin tamamen farklı olması umurlarında değil, onlar birbirlerini ve eğlenmeyi çok seven arkadaşlar. Her an, her adımda birlikteler. Bizim havası gri, kargaşası tükenmez şehirlerimizi; bir ağaç altı, bir güzel manzara ile karşılaşınca nasıl hasretle gülümsediğimizi unutun. Yemyeşil çayırlar düşleyin, sınırsız. Mini mini göletler, berrak mı berrak. Türlü çeşit ağaç. Bahara uyanmış bir doğa. Ve bu muhteşemlikte neşeyle koşturan bir grup arkadaş, hep birlikte. Bir şey hariç ama… Mavi Fil bisiklete binmeyi bilmediği için katılamıyor aralarına. Biraz utangaç biraz da ketum. Bir çift minicik gözün kendisini izlediğinden habersiz, derdine derman arıyor bir başına. Sırrı ortaya çıkınca neler oldu dersiniz? Tahmin ettiği gibi dalga mı geçti arkadaşları Tombik’le? Zaten onsuz süren bisiklet gezilerine devam mı ettiler bu sırra hiç aldırmadan? Ya da dostluk tam da ihtiyaç duyulan anda sırtında hissedilen bir el midir en çok da? Hortumda bir kanat da olabilir, bilemiyorum.

Mavi Fil Tombik kısa hikayesi, etkili görselleri ile çok başarılı bir ilk okuma kitabı. 3 yaşın bildiği ya da öğrenmede zorluk çekmeyeceği kelimelere, okurken canlandırmaya imkan tanıyan diyaloglara sahip. Aynı şaşkınlık nidasını bir kuş ya da fare gibi seslendirerek yapılacak bir okuma kitabın keyfine keyif katacaktır bana kalırsa. Kuru boya efektli çizimlerine gördüğüm günden beri hayranım. Yalın karakterler, uçuşan tanıdık renkler. Resimli kitapların yazar tarafından resimlenebilmesinin büyük şans olduğundan, ortaya harika metinler çıktığından daha önce söz etmiştim, Tombik işte bu örneklerden. Bir yeniyi aramak, sıradışılıkla ilgi çekmek gibi amacı yok Sharon Rentta’nın. Bir dostluk hikayesini olağanca duruluğu ile resimlemiş, ilk sayfada yarattığı sıradışı etkinin kaynağı da bu sanırım. Bisiklete binemeyenler, yolların ustası olanlar, henüz hatasız bisiklet bile diyemeyenler; yaştan ve beceriden bağımsız, yolları, yeşili, yüzünde rüzgarı hissetmeyi, dostlarıyla gülüp eğlenmeyi çok sevenler bu çayır güleçleriyle tanışsın.
Mavi Fil Tombik, Sharon Rentta tarafından yazılıp resimlenmiş, Sevgi Atlıhan tarafından çevrilmiş ve Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayımlanıyor.