Yazı kategorisi: Okul Dönemi - 9+

Herakles’in Omzunda, Gizlice: İnanılmaz Bir Gecenin Hikâyesi

Hâlâ yapılıyor mu bilmiyorum, bizim zamanımızda (dinozorlar falan sağdı o vakitler) okul gezileri olurdu düzenli. Zaptımızın daha kolay olduğu ilkokul dördüncü sınıftan itibaren iyice çeşitlenirdi geziler. Boydan boya çamura battığım ormanı tanıma ve fidan dikme şenliği de okul gezisi kapsamındaydı, ailem olmadan yaptığım ilk Sultanahmet turum da.

Liseye geçince işler büsbütün güzelleşti. Öğrencilerini okul duvarlarının dışındaki hayatla tanıştırmaya kararlı bir grup öğretmenden ders alma şansım oldu. Toplu geziler yapmakla yetinmediler, okul dergisi çıkarmaya heveslenince bir edebiyat dergisinin ofisini, yıl sonu gösterimizi hazırlarken bir tiyatro kulisini ziyaret edebilmemizi sağladılar. Amaçlarının kıymetini anlamayan okul yönetimi ve velilere rağmen gösterdikleri çaba için her birine minnettarım. Sıraların, sınıfların dışına taşan bu hayat bilgisi derslerinden zihnimde en çok yer edeni, İstanbul Arkeoloji’ye yaptığımız uzun geziler. Felsefeyi, bilimi, insanlık tarihini yontudan öğreneceğimize duyduğu inançla, ergence oflayıp puflamalara, diplerden yükselen “Bunlar gerçek hayatta ne işimize yarayacak?” türünden sorulara inat, bizi aynı müzeye yeniden ve yeniden götüren, eserlerin resimlerini yapan güzel sanatlar öğrencilerinin neler hissediyor olabileceğini düşünmemizi salık veren resim öğretmenimiz Sinan Hoca’ya teşekkürüm bu yüzden daha derindendir sanırım.

Hafızamdaki okul gezisi fotoğrafının fonunda bir müze olunca, hemen her sohbetimizin cebime sorular doldurduğu arkadaşım bana İnanılmaz Bir Gecenin Hikâyesi’ni armağan ettiğinde aşinalıklar arasında kurulmuş bir köprüde hissettim kendimi. O güne dek gördüğü en heybetli tasvirlerin arasında dolanan küçük bir oğlanla duygudaş olmanın tek koşulu hayal gücünü sahiplenmek çünkü. Bir köşede müzenin kapanış saatini beklemek, karanlık çökünce heykellerle sohbete dalıp yivli sütunların arasından masmavi denizi görmek işten bile değil o koşulu yerine getirince.

Deniz biraz meraklı, biraz kaygılı, biraz şaşkın, hayli de kırgın bir oğlan. Sınıf arkadaşları müzeye yaptıkları geziyi tamamlayıp evlerine dönerken o, devasa heykeller arasında kalıyor bir başına. Müzenin zamansız misafiri heykellerle sohbetini koyulttukça okur bu gece gezisinin olası nedenleri üzerine düşünmeye başlıyor, ama yalnız değil, Heracles, Pan, Hera, Poseidon eşliğinde çoğalıyor sözler. Heykeller konuştukça daha da büyüyor boyutları sanki, Deniz’in merakı da peşlerinden elbette. Bulutların üzerine, dibine denizin, güzelim zeytin ağaçlarının dallarına konuk oluyor; olmazları olduran öykülerine insanlığın. Bir dolu isim, mekân, olayla tanışıyor. Ama en çok da kendi duygularıyla. Öyle ya, anlatılan en eski hikâyemiz…

Bir ilkokul öğrencisi okul gezisinden sonra eve dönmez de neler yapar gece boyu? Bekçiler nerelerde dolanır? Yarı tanrı kime denir? Korkusuz kahramanların dilden dile dolaşan hikâyeleri ne kadar gerçektir? Müzede Deniz’i adım adım takip eden biri mi var? Aradan geçen çağlara rağmen nasıl karışır birbirine duygularımız? Amphitrite de kim? Müzenin orta yerine damlayan suların kaynağı ne? Deniz’in gece sabaha kavuşurken giriştiği çetin maceranın sonunda neler oldu? İşte elimizde, her sayfası çağlar öncesinden ses veren Selçuk Demirel çizgileriyle bezeli İnanılmaz Bir Gecenin Hikâyesi’nden bir dolu soru. Yanıtları bulmak mitoloji, insanlık tarihi; aile, arkadaşlık ve duygular üzerine düşünmeyi seven okura düşüyor.

İnanılmaz Bir Gecenin Hikâyesi, Lyliane Adra ve Catherine Brillon tarafından yazılıp Selçuk Demirel tarafından resimlenmiş. Sinan Fişek’in çevirdiği kitabın yayıncısı Yapı Kredi Yayınları.

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s