Duyguyu biçimlendiren paylaşımdır biraz da. Mutluluk paylaştıkça artar, üzüntü dostlarla birlikte sırtlanınca azalır, böyle biliriz. Bazen de duygu sadece büyür. Artmaz, büyür; etrafındaki herkesi içine katıp yoğunlaşır. Kaygı mesela böyle bir duygudur. “Bu işin sonu ne olacak?” diye düşünmeye görsün biri, göz bebekleri büyümüş on kişi oturur yamacına.
İbo pek kaygılı bir çocuk değildir mesela. Mutludur, meraklıdır. Kedisi Pisi ondan çok daha meraklıdır aslına bakarsanız. Keyifli vakit geçirmeye gittikleri lunaparkta, kocaman eski bir küp kazandıklarındaysa katmerlenir merakları. İçinde ne vardır acaba bu gizemli küpün? Eve varana dek iki dostun hayalleriyle dolup taşar armağan. Ancak hiçbir hayal küpten saçılan yüzlerce bilye kadar güzel değildir kuşkusuz.
İbo’nun bilyelerine duyduğu bağlılık her geçen gün artınca kaygılanmaya başlayan babası, mahallenin çocuklarını çok mutlu edecek bir karar alır. İşin içine büyükler de girince birlikte duygudan duyguya koşar mahalleli. Ama en çok kaygı egemen olur galiba anlarına, kaygı yetişkinlerin duygusudur çünkü biraz da. Peki ya İbo duyguları paylaşmayı keşfederken paylaşmanın duygusunu da bulursa?
Bilyeler, Behiç Ak’ın rengarenk mahallerinden birinde geçiyor. Sokaklarda çocukların koşturduğu, güleryüzlü insanların sohbet ettiği, sorunların dayanışmayla çözüldüğü, hayvanların özgürce gezindiği dünyalardır onun mahalleleri. Çok kısa bir süre önce uzaklaştığımız, pek çoğumuz için artık sadece hayal olabilen mekânlar ve insanlar; sıcacık, katıksız dostluklar. Benim çocukluğumda karşılığı olan kahramanlar bugünün çocukları için biraz yabancı biliyorum. İşte tam da bu yüzden, umudun, neşenin ve kedilerin tükenmediği Behiç Ak kitaplarının apartmanların, trafiğin, ağaçsız gri sokakların gölgesindeki çocukların hayaline değmesini dilerim. Mekânlar değişse de paylaşmak, dayanışmak, sevip saymak baki kalsın, kediler koşturup dursun diye.
Bilyeler, Behiç Ak tarafından yazılıp resimlenmiş ve Günışığı Kitaplığı’nca yayımlanıyor.